İlkokulumun ilk gününü hatırlıyorum da,
Mavi renkli okul önlüğümü giyerken ne kadar da heyecanlanmıştım.
Beyaz önlük yakasını takınca çok da güzel olmuştu hani.
Sanki o gün büyümüştüm, ama elim ayağım birbirine karışmıştı.
Sabahın erken saatlerinde hazırlanmış,
Annemin eline sımsıkı sarılmış,
Okulun yolunu tutturmuştuk koştururcasına.
Nedense bir ayağım koşar adım okula gitmek isterken giderken,
Diğer ayağım ise gitmemek için direniyordu.
Karmaşık duygular içinde idim.
Yanımızdan geçen bazı çocukların ağlamaları yok mu?
Sevinç ile üzüntümü daha da karıştırıyorlar idi.
Annemin elini daha da sıkı tutuyordum her zamankinde farklı olarak galiba.
Gözlerim ile anneme bakıyor ama konuşamıyordum.
Beni anla! Annem dercesine.
Sırtımda çantam, içinde ise kalem, silgi ve defterim.
Cebimde mendilim.
Sanki bir asker gibi yürümeye başladım okula yaklaştıkça.
Heyecanım azalmıştı.
“Ben büyüdüm artık ya” içimden hafif bir gülümse ile dedim.
Okula başlıyordum sonunda.
Kocaman bahçeye ilk adımımı atarken annemin elini usulca bıraktım.
Utanır gibi olmuştum.
Haksız mıyım ama artık ben okullu idim.
İşte ilk zil sesi çalıyordu,
Ne de güzel melodisi vardı.
Koşarak, birinci sınıfların olduğu yere sıralandım.
Babacan tarzında bir öğretmen gelmiş bizim sıramızda başucumuzda durmuştu.
Göz göze geldiğimde,
O an nerden bilecektim ki bundan sonra benim hayatıma yön veren kişinin o olduğunu.
Sınıfa gidiyorduk işte,
Hala bazı çocuklar ağlıyordu, onlara bakıp garipsedim.
Ben tabi ki başım dik vakurlu idim.
Anneme el sallayışım da ayrıldığımdan dolayı biraz hüznüm,
Ama büyüdüğümün ispatı olan gururum vardı.
O soğuk sıraya oturuşum ise bambaşka idi.
Minderide yoktu hani.
Hiç de rahat değildi.
“Galiba beni uyutmamak için sert sıralardı” diye içimden düşündüm.
Sınıfta ki süslemeler ise hoşuma gitmişti.
Okumasam da resimlerinden birşeyler anlıyordum işte.
Öğretmen sınıfa girince aniden kalktım,
Oysa kimse bana “öğretmen geldiğinde ayağa kalkılır” dememişti.
Hissetmiştim,
Ama çok güzel bir duygu idi öğretmenime saygı duymak.
O kadar babacandı ki öğretmenim.
O konuştukça ben hayran hayran onu dinliyordum.
Tahtaya bir şeyler yazınca,
“Ah dedim bir gün bende yazabilecek miydim?”.
Sınıfça şarkı söylemeye başlamamız beni daha da coşturmuştu.
“Daha dün annemizin kollarında yaşarken,
Şimdi okullu olduk,
Sıraları doldurduk,
Okul bizim yuvamız,
Yaşasın okulumuz.”
Hala unutamıyorum sınıfta beraberce söylediğimiz o şarkıları.
İlkokul günüm harika geçmişti işte,
Evime dönerken,
“İlkokul öğretmenimi çok sevdim” diye,
Naralar atmıştım.
Şimdi büyümüş hala o tahta başında,
Bende öğrencilerime ilkokul öğretmenim gibi
Geleceklerini hazırlayan dersler anlatıyorum.
Not: İlkokul öğretmenim Ferhat Erdemir’i şükranla anıyor, Allah’tan rahmet diliyorum.
Prof. Dr. Hamdi TEMEL