Geçen hafta TÜBİTAK 2237 proje eğitimi kapsamında Siirt Üniversitesinin misafiri idik. 3 gün yoğun ve etkili bir tempoda Siirt Üniversitesinin idarecileri ve öğretim elemanları ile “projeler nasıl yazılır ve nelere dikkat edilmeli” gibi konu alt başlıkları altında eğitimleri tamamladık. Tabiki her gün programının sonunda Siirt Tilloidik.
Tillo topraklarına her ayağınız bastığı an sizi çok farklı bir âleme götürüyor. İçinizin heyecan ile ürperdiğinihissediyorsunuz.
Çok önemli İslam âlimlerinin yaşadığı, eğitimlerin alındığı ve verildiği yer Tillo. Hala medreseler var ve öğrenciler orada eğitim alıyorlar.
İsmail Fakirullah ve Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretleri ve daha nice medrese ilim hocalarımız orada yetişmişler ve talebeler yetiştirmişler.
Sadece din eğitimi verilmemiş Tillo medreselerinde. Fen ilmine de çok merak sarılmış ve çok önemli eserler çıkmış.
Beni ve eminim çoğu insanı en çok etkileyenErzurumlu İbrahim Hakkı ve hocası İsmail Fakirullah hazretlerinintürbesi.
Din ve fen ilimlerinde devrinin ileri gelenlerinden Tıp, matematik, fizik, kimya, coğrafya, jeoloji ve özellikle astronomi alanında uzman olan Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretleri çok sevdiği hocası büyük âlim İsmail Fakirullah için söylediği söz beni çok etkiliyor ve hala etkisindeyim;
“Yeni yılda doğan güneş ilk olarak hocamı aydınlatmazsa, ben o güneşi istemem”.
Türbenin yanına içinde camdan prizma bulunan 11 metre yüksekliğinde bir kule inşa ettirilmiş. Ardından doğu yönünde yaklaşık 3 kilometre uzaklıktaki güneşin her sabah doğduğu tepenin üzerine yığma taştan harçsız bir duvar örerek çalışmayı tamamlattırılmış.Her sene takvimler 21 Mart ve 23 Eylül ekinoks günlerini gösterdiğinde İbrahim Hakkı’nın dehası ortaya çıkıyor: Tillo henüz gölgede iken güneş tepenin zirvesindeki duvar engeline takılıyor. Sadece duvarda bulunan ufak bir boşluktan ışık geçebiliyor, sabahın ilk ışıkları ve doğrudan türbe bitişiğindeki kulede bulunan prizmaya düşüyor. Prizmadan kırılan ışık türbenin penceresinden içeriye, İsmail Fakirullah’ın sandukasının baş kısmına yansıyarak kısa bir süre aydınlattığı görülüyor. En müthişi de sistemin senede sadece iki gün çalışır olması.Bu olay büyük bir fizik ve astronomi bilgisinin olmasının ispatıdır.1960’lı yıllarda hatalı müdahaleler ile sistem bozulmuş ve 2011 yılında Siirt Valiliği ve TÜBİTAK’ın çalışmaları ile çok şükür düzeltilmiş. Onarım sonucu 23 Eylül’de çalıştırılmış ve günün ilk ışığı İsmail Fakirullah’ın sandukasını aydınlatıyor artık. Değerli âlim İsmail Fakirullah bir sözünde: “Anlarsa uzağım yakınım, anlamazsa yakınım uzağımdır” der. İbrahim Hakkı hocasını anlamış, ona tercüman olmuş işte…
Türbeyi gezerken ve olayı dinlerken bir öğrencinin hocasına karşı gösterdiği muhabbet ve saygıya tanık oluyorduk.
Aman Allah’ım nasıl bir duygu idi bu, sevgi ve saygının doruk noktası idi işte…
Demekki ilim arttıkça karşınızdakine özellikle de hocanıza değer verme de o oranda artıyor.
İlme önem verilirse ilim sahipleri de daha değer kazanıyor demek ki.
Şimdiki halimize bakıyorum da,
Neler neler değişmiş, ne yazık ki kimsede saygı ve sevgi kalmamış.
Bırakın ilim sahibine önem vermeyi, büyüklerine karşı saygı bile noksan olmuş.
“Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” diyen Hz. Ali Efendimizin bu cümleside aslında her şeyi özetliyor.
Acaba diyorum,
İlmi mi hafife almaya başladık, âlimlerimiz mi değişti?
“Yeni yılda doğan güneş ilk olarak hocamı aydınlatmazsa, ben o güneşi istemem” diyebileceğimiz hocalarımız mı kalmadı?
Ya da
Talebemi yetiştiremedik?
Prof. Dr. Hamdi Temel / www.hamditemel.com.tr