Bizler insanız, muhataplarımız insan, ilişkiler ağımız insanlarla örülü ve hayatta en kaçamadığımız varlıkların başında ve belki de “ben sana mecburum bilemezsin” dediğimiz varlıklar insanlardır. Çünkü her ne kadar çoğu vakitte ve durumda birbirimizi anlamıyor, anlamak istemiyor ya anlayamıyorsak bile yine insanlarla birlikteyiz ve bu gerçek ölene kadar da devam edecektir.
Aslında uzun bir süre yazmamaya karar vermiştim. Daha doğrusu yazmamaya çalışacaktım. Sebebi “insan merkezli” desem tam ifade etmiş olurum. Ama açıklamasını, şerhini de yapmam gerekir lakin buraya girmeyeceğim. Kıymet verdiğim kimselerle görüşme, konuşma ve hasbihallerimiz sürekli toplumsal meseleler oluyor ve akıl yormalarımız bu minvalde ilerliyor. Peki, birçok kişinin iyi bildiği ve kullandığı “insan merkezli yaşam” ne anlama gelir ve bu, neden bu kadar önemlidir?
İnsan merkezli yaşam, bireyin ve toplumun faydasını ön planda tutan bir yaşamdır diyebiliriz. İnsan merkezli yaşamda, alınacak her kararın ve yapılacak her eylemin insanın ihtiyaçları, sahip oldukları değerleri ve temel haklarıyla uyumlu olmasının gerekliliği vurgulanmaktadır. İnsan merkezli yaşam, bireyin yaşam kalitesini artırırken, toplumun genel refahı ve huzurunu da geliştirir. Bu, sosyal, ekonomik ve politik düzeylerde daha adil ve sürdürülebilir bir dünya için temel bir kavramdır. Yani daha da açacak olursak; icraat makamları olarak veya yetki erki makamı olarak (ister bir kişiden sorumlu olan kişilere isterse de bir milyar kişiden sorumlu olan kişiler için aynı geçerliliğe sahiptir) tüm sorumlular bu “insan merkezli yaşam” konusuna muhakkak surette riayet etmelidir. Vatandaşlarımıza hangi alanlarda hizmetler veriliyorsa tüm alanlarda “insan merkezli” düşünülmelidir. Bakın çok basit bir şey söyleyeyim siz: Şimdi okullarımızı, sıralarımızı ve sınıflarımızı bilmeyenimiz yoktur. Öteden beri düşünürüm, oturduğumuz bu sıraların alt tarafı ve sırt kısmı ergonomik olamaz mı diye düşünürüm. Ne bileyim, işçisinin, memurunun, tüm çalışanların verimliliklerinin artması ve emeğin çok daha kıymetli bir hale gelebilmesi “insan merkezli yaşam” düsturuyla olacaktır.
Peki, “insan merkezli yaşamı” günlük hayatımıza nasıl yansıtabiliriz?
“İnsan merkezli yaşamı” uygulamak için her seviyede çeşitli adımlar atılabiliriz. Örneğin, bireysel düzeyde, empati ve saygı temelinde iletişim kurarak diğer insanların ihtiyaçlarına duyarlı olabiliriz. Aynı zamanda, çevre dostu ve sürdürülebilir yaşam tarzları benimseyerek doğal kaynakları koruyabiliriz. Toplumsal düzeyde ise, eşitlik ve adalet ilkelerini gözeterek, herkesin eşit fırsatlara ve haklara sahip olduğu bir toplum oluşturabiliriz. İnsanı da devleti de yaşatma gayemiz insan ve devlet olmalıdır. Her iki amaç birlikte ilerlemeli ki “insan merkezli yaşam” daha da sağlam bir hale geldin.
“İnsan merkezli yaşam” çok önemli bir nokta. “İnsan merkezli yaşamın” toplumsal faydalara nasıl katkı sağladığını görmek gerçekten ilham vericidir. Sonuçları ise tam anlamıyla “dönülmez akşamın ufkuna demir atarken insanlığın haz doruklarına” ulaştırıyor. Bu yaklaşımı benimsemek için yapabileceğimiz birkaç pratik önerimiz var.
Elbette, insan merkezli yaşamı benimsemek için herkese, yapabilecekleri birkaç pratik önerimiz var. Öncelikle;
(A)Çevremizdeki insanlara daha fazla destek olabiliriz.
(B)Onların (İnsanların) ihtiyaçlarını dinleyebilir ve onlara yardımcı olabiliriz.
Ayrıca,
(C)Çevreye duyarlı alışkanlıklar edinebilir ve sürdürülebilir tüketim alışkanlıkları geliştirebiliriz.
Politik düzeyde ise;
(d) Toplumun genel refahını artıracak ve eşitlikçi politikaları destekleyen kimseleri veya düşünceleri destekleyebiliriz.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog