Esenler Belediyesi ev sahipliğinde gerçekleşen İslam Düşünce Atlası’nın çok yönlü olarak ele alınacağı “İslam Düşüncesinin Seyri” adlı seminerler dizisine başladı. İslam düşüncesinin serüvenine ve kültür dünyamızın derinliklerine ışık tutacak program, Doç. Dr. İbrahim Halil Üçer’in konuşmacı olarak katıldığı “Düşünce Tarihinin Yapısı ve Anlamı” başlıklı seminerle meraklılarıyla buluştu.
Esenler Belediyesi, Ali Kuşçu Kültür Sanat Sezonu kapsamında 200’ü aşkın araştırmacının katkısıyla 6 cilt olarak okurla buluşan “İslam Düşünce Atlası”nın çok yönlü olarak ele alınacağı seminerler dizisine ev sahipliği yapıyor. Doç Dr. İbrahim Halil Üçer’in koordinatörlüğünde 3 ay sürecek programın ilki ise Üçer’in “Düşünce Yapısı ve Anlamı” konulu semineriyle start verdi. “İslam Düşüncesinin Seyri” programı kapsamında, İslam düşünce tarihini süreklilik içerisinde okuyabilme, kayıp yüzyıllar, coğrafyalar, unutulmaya yüz tutmuş kurumlar, mimari yapılar, şehirler ve daha pek çok unsur tüm yönleriyle ele alındı. Birçok akademisyen tarafından gerçekleşecek seminerlerin yanı sıra, Prof. Dr. Tahsin Görgün, Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu ve Doç. Dr. İbrahim Halil Üçer tarafından verilecek “Arayışlar Döneminin Geleceği” adlı panelle zenginleşecek programın sonunda başarılı olanlara 6 ciltlik “İslam Düşünce Atlası” ve katılım belgesi verilecek.
Seminerde tarihin nasıl yazıldığına dair sorgulamalarda bulunan Üçer, “Tarih yazımında Müslümanlar gerek bilim tarihi gerek felsefe tarihi yazımında tarihin öznesi değil nesnesi gibi duruyorlar. Kendi düşünce tarihimizi kendimiz yazdığımızda geçmişte ve şimdide özne olduğumuzun farkına varacağız. Kendi hikâyemizi kendimiz yazmamız gerekiyor. İslam Düşünce Atlası’nda da vurgulandığı gibi “Hatırla ve kendi hikâyeni yazmaya başla” düsturuyla hareket etmek bu noktada önemlidir” dedi.
Avrupa merkeziyetçi tarih anlayışına vurgu yapan Üçer, “Bu Avrupa merkeziyetçi tarih anlayışı bize hitap etmiyor çünkü merkeze kendilerini aldıkları bir tarih yazımı söz konusu. Kendilerini merkeze alarak yazdıkları tarihte bizi nesneleştiriyorlar. Bizden aldıkları tarih birikimini kendileri gibi gösteriyorlar. Bunu yaptığı için de biz değil de onlar yapmış gibi anlaşılıyor. Burada ‘Biz ne yapmışız?’ sorusu da soruluyor. Bu tarih yazımının yeniden yapılması gerekiyor. Müslümanlar kendi tarihlerini kendileri yazmalı ve bunu yaparken de bir duygusallık olmadan ve sahihlik yitirilmeden yapılması gerekiyor. Nesnel bir tarih yazımı ancak böyle mümkün olabilir. Biz de tarihin bir parçasıyız. Bunun parçası olarak bizim de felsefi bir birikimimiz var. Bunu hatırlamalı ve yeniden Avrupa merkeziyetçiliğini aşarak İslam düşünce tarihinin yapıcısı konumuyla bunu yeniden yazmak gerek” şeklinde konuştu.