Dün ailecek Mehmet Ada Öztekin’in yönetmenliğini yaptığı “7. Koğuştaki Mucize” filmine gittik. Yine Aras Bulut İynemli’nin harika oyunculuğuna şahit oluyorduk. Hani derler ya “doğuştan oyuncu”. Aynen öyle idi galiba Aras Bulut.
“Babam ve oğlum” tadında bir filmdi ve uzun bir zamandır böyle duygusal bir film izlememiştim. Sevgi ve kin filmde birbirine karışmıştı.
Sonunda kim galip gelecekti bunu bir türlü anlayamıyorduk film bitene kadar. O derece de gizemli hale getirmişlerdi. Bu konuda senaristleri ve film ekibini tebrik etmek lazım.
Sevginin ne bitmez tükenmez bir hazine olduğunu, kin tutmanın ise sizi ne kadar yanlış yerlere götürdüğünü görüyordunuz.
Bazen yarım akıllı (deli ) olmanın da avantajlarının olduğunu hissediyordunuz sahnede. Hatta iyi ki deli imiş diye içinizden geçiriyorsunuz. Normal bir insanın katlanamayacağı zorluklar ve işkencelere dayanamıyorsunuz ve hıçkırıklara boğuluveriyorsunuz.
Bir insan o anki acı ile nasıl kötüleşebileceğini ve kindar bir insan olup doğru ve yanlışı ayırt edemeyeceğine şahit oluyorsunuz. Masum bir çocuğun ölmesi neticesinde bir babanın nasıl kötüleşeceğini ve başkalarına nasıl zarar verebileceğini gözyaşlarınız ile izliyorsunuz.
Manzaralar ise muhteşemdi, görmeye doyamayacağınız görsel efektler sizleri bekliyor. Harika bir yerde film çekilmiş.
Hafız rolü hapishanede çok güzel oturmuştu ama biraz daha dini değerlere saygı gösterici cümleler kullanılmalıydı bence. Çünkü bazı yerlerde sebepler sükût etmişti, bir mucize gerekli idi. Onu da ancak dini duygular verebilirdi diye düşünüyorum.
Ben filmi beğendim. Sevdiklerime daha fazla değer vermem gerektiğine iç âlemimde karar verdim.
Aslında darbeye de bir vurgu vardı. Konu darbe üzerine geçmese de darbelenin demokrasiye ve hukuk sistemine verdiği zararları tüm ayrıntıları ile görüyordunuz. Hala darbelerden beslenenleri veya darbelerden medet umanları esefle kınıyorum.
Kötüler ile iyiler herzaman bir yarış halindedir.
Ama
İyiler her zaman kazanır.
Filmi izleyin görün efendim.
(Prof. Dr. Hamdi Temel)