Uzun bir süredir gündemde olan güncel kavramlardan biri de “Kadim Devlet Aklı” isimlendirmesidir. Kimilerine göre şehir efsanesi, kimilerine göre gerçekliğin en gerçeklerinden biri, kimilerine göre de sınır tanımaz bir komplo kurgusu, ütopya dünyası ve ağzı olanın üfürdüğü bir konudur. Ama gerçek şu ki, Türk tarihinin derinliklerine doğru indiğimizde, Türk devlet aklının yüzlerce yıldır bağımsızlık ve egemenlik mücadelelerinde oynadığı “merkezi” rolü görmemiz mümkündür. Okumalar, araştırmalar, inceleme ve irdelemeler neticesinde Türklerin, binlerce yıllık kadim tarihleri boyunca, bağımsızlıklarını ve özgürlüklerini korumak ve sürdürmek konusunda vazgeçilmesi mümkün görülmeyen kararlı duruş/duruşlar sergilemişlerdir. Bir süredir yaptığımız tarih-siyaset-komplo okumalarının ışığında, kadim Türk devlet aklının bağımsızlık konusundaki sergiledikleri yaklaşımı/yaklaşımları ve bu yaklaşımın/yaklaşımların tarih sahnesinde nasıl tezahür ettiğini sizlerle paylaşmak istedim.
Evvela kadim Türk devlet aklının temel prensipleri konusunda bir tespit yapmamız gerekir. Onlarca yıldır tarih kürsülerinde ve tarihi vesikalarda şu birkaç prensibin öne çıktığını görmekteyiz:
Bağımsızlığın Karakter Oluşu: Evvelden bugüne kadar kurulan ve maalesef “kendi elleriyle yıktıkları” Türk devletlerinin tümünün en temel hedefleri, bağımsız ve egemenliğe dayalı bir siyasi varlık olarak kalmaktır. Bilindiği üzere egemenlik denilen unsur iç ve dış egemenlik diye ikiye ayrılır. Yani kurulan devletlerin tümü hem kendi halkı üzerinde sergilediği sınırlar içindeki egemenlikleri hem de sınırları dışında vatanı/devleti en güçlü şekilde temsil etme yöneliminde güçlü kalmaya azami özen göstermişlerdir.
Liderlerin Güçlü Olmaları Konusunda Hassas Tercihleri: Tarih sahnesindeki misyonlarını ifa eden Türk devletlerinin tümü, güçlü ve karizmatik liderler tarafından kurulmuş ve yönetilmiştir. Bu liderler hem iç hem de dış tehditlere karşı devletin varlığını sürdürmesini ne pahasına olursa olsun sağlamaya çalışmışlardır. Çünkü “özgürlük benim karakterimdir” demenin önemli ön şartlarından biri de gerek liderler gerekse de halk açısından güçlü olmaktan geçmektedir.
Şartlara ve Durumlara Gösterilen Anlayış-Uyum-Revize Etme Özelliği: Kadim Türk devlet aklı, içinde yaşanılan zamanın gerek coğrafi gerek siyasi gerek ekonomik gerek askeri ve gerekse de ilgili olan tüm koşulları göz önünde bulundurarak esneklik gösterebilme yeteneğinin dünyadaki en güçlü yapılanması olarak bilinir. Söz konusu devletin bütünlüğü, milletin salahiyeti olunca ihtiyaç duyulan her alanda ittifaklar kurup stratejik değişiklikler yapma kabiliyetine sahiptir. Öyle ki bu özellikleri de Türklerin tarih sahnesinde uzun süre kalabilmesini sağlamıştır.
Yukarıda saydığımız ve kendimize göre belirlediğimiz bu kararlı ve her daim dinamik olan bu özelliklerin vücut bulmuş hallerini sizlere örnekleyelim:
Çok eski tarihlere de gidilebiliriz belki ama konuyu çarpıcı olması bakımından ilk olarak Göktürklerden örnek verelim. Malumunuzdur, Göktürkler, bağımsızlık konusundaki çok hassas kararlılıkları ve bundaki ciddiyetleri ile bilinirler. Altıncı yüzyılda Asya’nın çok geniş bir kısmını kontrol eden Göktürk Kağanlığı/Devleti, özellikle tarihi düşmanların başında gelen Çin’in baskısına karşı bağımsızlıklarını korumda müthiş bir mücadele vermiştir. Bilge Kağan’ın ve Kültigin’in liderliğinde, Göktürkler güçlü bir devlet yapısı kurmuş ve bağımsızlıklarını uzunca bir süre devam ettirmişlerdir.
İkinci olarak Selçuklulara bir bakalım. Selçuklular, ilk yurt Orta Asya’dan kadim yurt halini alan Anadolu’ya uzanan geniş bir coğrafyada egemenlik sürmüşlerdir. Bağımsızlıklarını koruma konusunda hayli başarılı olan şanlı Selçuklular hem Bizans’a hem de tüm Hristiyan aleminin birlikteliği olan Haçlı Seferlerine karşı örnek bir mücadele etmişlerdir. Bunu da Sultan Alp Arslan ve Melikşah dönemlerindeki bağımsızlık kararlılıklarında açıkça görmekteyiz.
En uzun soluklu bir teşkilat olan Osmanlı İmparatorluğu, yaklaşık 600 yıl boyunca bağımsız bir siyasi varlık olarak gücünü tüm insanlığa haykırmıştır. Hele Sultan Fatih’in İstanbul’u fethetmesi, Osmanlı Devleti’nin, dolayısıyla da biz Türkler’in bağımsızlık ve egemenlik konusundaki en önemli dönüm noktalarımızdan biri olmuştur. Osmanlılar Avrupa ve Asya’da olmak üzere dünya coğrafyasında birçok devlete karşı bağımsızlıklarını muhafaza ve müdafaa etme mücadelesi vermişlerdir.
Günümüze geldiğimizde de Türkiye Cumhuriyeti, bağımsızlık ve egemenlik konusundaki kararlılığını ataları gibi ciddiyetle ve kararlılıkla sürdürmektedir. Özellikle halkın yönetimdeki söz sahibi olma özelliği, modern Türk devlet aklının temel prensibinin en önemli ayağıdır. Türkiye, uluslararası arenada bağımsız ve güçlü bir aktör olarak varlığını sürdürme konusundaki kararlılığı kadim Türk devlet aklının çok net bir devamı olarak algılanmalıdır.
Sizi sıkmadan belli başlı örnekleri hatırlatarak ele aldığımız “Kadim Türk Devlet Aklı”, bağımsızlığın yegâne temsilcisi olarak tarih boyunca varlığını sürdürmüştür. Güçlü liderlik özellikleri (belki bilimsel alanda ciddi çalışmalar yapılırsa Anadolu Genlerinin çok enteresan kuvvetliliğe sahip olduğu da ispatlanır olduğuna inanıyorum), esneklik ve stratejik derinlik prensipleri, Türk devletlerinin bağımsızlıklarını koruma ve sürdürme konusundaki başarılarının temelini oluşturmuştur. Bu akıl, varlığını, günümüzde de Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlık ve egemenlik konusundaki kararlılığında kendini göstermektedir. Hasılı diyebiliriz ki Türk devlet aklı, tarih boyunca olduğu gibi bugün de bağımsızlığın ve egemenliğin en önemli temsilcisidir. Daim olması duasındayız.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog