Ramadan ayı, Müslümanlar için sadece oruç tutulan bir mevsim değil, aynı zamanda manevi bir arınma, dayanışma ve paylaşma ayıdır. Ancak günümüzde, kapitalizmin etkisiyle Ramadan’ın ruhu birçok yerde zedelenmekte, tüketim çılgınlığı ve gösteriş kültürü bu mübarek ayın özünün anlaşılmasına zarar vermektedir. Peki, kapitalizmin tüm unsurlarını bertaraf ederek hakiki anlamda bir Ramadan nasıl yaşanabilir?
Tüketim Kültüründen Kaçınmak
Kapitalizm, insanları sürekli tüketmeye teşvik eden bir sistemdir. Çılgınca harcamanın kumpaslarını sürekli değiştirir. Değiştirmediği şey ise insanları “tüketim hipnozunda” tutmadır. Yapılan reklamlar, sözde indirim kampanyaları ve samimiyetten ve ihlastan uzak, gösterişli iftar sofraları, Ramadan’ın sade ve paylaşımcı ruhunu gölgede bırakmaktadır. Oysa Ramadan, ihtiyaçları minimalize etme ve sadeleşme ayıdır. Öyle istismar edilen bir zaman dilimi haline geldi ki bu ayımız; İslam birliğine ve dirliğine açıkça düşmanlıkta safını belli edenler bile çok rahat şekilde yaptıkları bu reklamlarla “Müslümanları” adeta kandırmakta hiç zorlanmamaktadırlar. Bizler tüketimden kaçıp gerçek manada bu mevsimi yaşamak için şunları yerine getirmekte kararlı olmalıyız:
*Öncelikle israfa kaçmayan, sade iftar sofraları hazırlamaya dikkat etmeliyiz.
*Gerek Ramadan başlamadan gerek Ramadan içinde ve gerekse de hayatımızın her döneminde gıda ve alışveriş tüketimini kontrol altına alarak hayatımızı sürdürmeliyiz.
*Gereksiz harcamalardan kaçınarak infaka yönelmeliyiz. Önümüze sunulan her şeyi balıklamasına atlayarak edinme çabasına girmemeliyiz. İhtiyacımız ne ise onu almaya riayet etmemiz hem birey ve aile olarak bizim hem de yaşadığımızın toplumun lehine olacak manzaralarda katkı sağlayanlardan olmamızı sağlayacaktır.
Ramadan’da sadece bedeni değil, aynı zamanda kapitalist alışkanlıkları da terbiye etmek gerekir.
Gösterişten Uzak Durmak
Günümüzde Ramadan, lüks otellerde düzenlenen pahalı iftar organizasyonları ve sosyal medyada sergilenen ihtişamlı sofralarla bir statü göstergesi haline getiriliyor. Hatta, ne yazık ki oruç tutmayanların yer aldığı birçok organizasyonun yapılması düşündürücüdür. Hatta daha düşündürücü olan şeylerden biri de ezandan haberi olmayan ve daha ezan okunmadan orucu açandan tutun da cebinden çıkardığı çerezi herkesin içinde yiyenlere bile rastlamaktayız. Halbuki gerçek Ramadan, gösterişten uzak, ihlaslı bir şekilde ibadet etmeyi ve paylaşmayı gerektirir. Bunu sağlamak için:
*İftarlar ve sahurlarda sadeliği ve tevazuyu ön planda tutmalıyız.
*Sosyal medyada “gösteriş amaçlı” paylaşımlar yapmaktan kaçınmalıyız.
*İftar davetlerinde şatafat yerine samimiyeti ve içtenliği önemsemeliyiz.
Zekât ve Sadakayı Öncelik Haline Getirmek
Kapitalist anlayış, kişisel kazancı ve serveti korumayı öne çıkarırken, İslam, toplumsal yardımlaşmayı esas alır. Ramadan’da gerçek anlamda kapitalizmin etkisinden uzaklaşmak için:
*Zekât ve sadakayı ihmal etmemeliyiz. Çünkü bu toplumun refahı için çok önemlidir.
*İhtiyaç sahiplerine doğrudan ulaşarak aracısız yardımda bulunmalıyız.
*Mal biriktirme yerine paylaşımı esas alan bir yaşamı benimsemeliyiz.
*İnsanlara hazır kolileri sunmak yerine onların ihtiyaçlarını karşılayabileceği nakit yardımında bulunmamız hem gereksiz ürünlere para harcanmaz hem memleket düşmanı bazı kesimlerin palazlanmasına engel olunacak hem de hayrımızı tam isabete erdirecek bir tercih yapmış oluruz.
Ramadan, aynı zamanda fakirin halini anlamak ve toplumda adaletli bir ekonomik düzen kurmanın yollarını düşünmek için önemli bir fırsattır.
Kapitalist Eğlence ve Tüketim Mekanizmalarından Uzak Durmak
Modern (!) dünyada Ramadan, yalnızca iftar ve sahur arasında vakit geçirilen bir dönem olarak algılanıyor. Televizyon programları, dijital içerikler ve alışveriş merkezleri, insanların manevi derinlik yerine kapitalist eğlence anlayışına yönelmesine sebep oluyor. Günümüzün tamamı için hakiki bir Ramadan yaşarken şunları yapmalıyız ki kalbimiz huzur bulsun:
*Adeta esir düştüğümüz ekranlardan kurtulmalıyız.
*Kimi zaman psikolojimizi bile bozma etkisine sahip vakit kaybettiren alışveriş ve eğlence aktivitelerinden kaçınmalıyız.
*Kalbimizin huzur, ömrümüzün bereketi için daha fazla ibadete, tefekküre ve okumaya yönelmemiz gerekmektedir.
Ramadan, insanın nefsini dizginleme ayıdır. Kapitalizmin sunduğu her türlü eğlence ve tüketim tuzağından uzak durmak, gerçek anlamda bir arınma sağlar.
Kapitalist Çalışma Kültürüne Karşı Ruhsal Yenilenme
Kapitalizm, bireyi sürekli üretmeye ve çalışmaya zorlayan bir sistemdir. Ramadan’da insanlar çoğu zaman iş yoğunluğu nedeniyle ibadetlerini ihmal etmek zorunda kalabiliyor. Bunlar asla mazeret olamaz. Çünkü hiçbir dünyalık etkinlik namaz gibi vakitli ibadetlerin mazereti olamaz. Bu durumun ortadan kaldırılması için şunları yapmalıyız:
*İş yükünü azaltıp ibadete ve manevi gelişime daha fazla zaman ayırmalıyız.
*Çalışma saatlerini düzenleyerek iftar ve sahur zamanlarını verimli geçirmeliyiz.
*Çalışma ortamlarında dayanışmayı artırarak çalışanların Ramadan’ı manevi olarak daha verimli geçirmesini sağlama iyiliğini üstlenmeliyiz.
Kapitalist düzen, Ramadan’ın ruhunu baltalamaya çalışsa da kişisel olarak bilinçli tercihler yaparak bu ayı hakkıyla yaşamak mümkündür.
Hasılı Kelam Dostlar! Hakiki Bir Ramadan Mümkün mü?
Evet, mümkündür. Kapitalizmden arındırılmış bir Ramadan yaşamak, günümüz koşullarında zor gibi görünse de bilinçli bir çabayla mümkündür. Bunun için:
*İsraftan ve tüketim çılgınlığından kaçınmalıyız.
*Gösterişten uzak, samimi bir ibadet anlayışı benimsemeliyiz.
*Zekât ve sadaka ile paylaşım ruhunu artırarak genişletmeliyiz.
*Kapitalist eğlence anlayışından uzak durmalıyız.
*Manevi ve ruhsal gelişime daha fazla zaman ayırmalıyız.
Gerçek Ramadan, bedenin aç kalmasının ötesinde, ruhun arınmasını, kapitalist alışkanlıklardan sıyrılmayı ve toplumsal dayanışmayı artırmayı gerektirir. Kapitalizmin sunduğu her türlü fazlalıktan kurtularak sade, bilinçli ve paylaşım odaklı bir Ramadan geçirmek, bu ayın ruhunu en iyi şekilde idrak etmeyi sağlayacaktır.
Kalın sağlıcakla…