Öncelikle büyük ve ciddi bir ameliyat geçiren değerli dostum, kıymetli kardeşim, aynı davanın savunucuları olmaktan gurur duyduğum, yıllardır omuz omuza verdiğim Veysi Demir’e sizler aracılığıyla bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi iletmek istiyorum. Konumuz farklı ama çıkış noktası kardeşim Veysi’nin durumundan yola çıkmalık. Yavaş yavaş açınca sizler de anlayacaksınız.
Hayatta bazı kararlar vardır ki alınması noktasında asla tereddüt edilmemeli. Yapsam mı yoksa yapmasam mı diye düşünmemek gerekir. Hemen uygulamaya geçmek yaşanacak olumsuz hadiselerin yıkıcılığının büyümesine de engel olacaktır. Belki düşünmeye vaktimiz olmayabilir. Birkaç vakit rahatlık, genel huzura ve sağlığa tercih edilmemeli. Dediğimiz gibi aslında konu Veysi kardeşim değil. Konu Veysi kardeşimin doktorunun verdiği kararın/kararların gereğini yapması ve yapmasındaki ivediliğidir. Veysi kardeşim kalın bağırsaklarından rahatsızdı ve alınması gerekiyordu. Ameliyat gerçekleşti. Doktoru kapalı ameliyat yapacağız demişti. Umarım sıkıntı kalmayacak, gereğini yapacağız diyerek bizleri rahatlattı.
Ameliyat sonrasında yaklaşık elli santimlik bir açıklıkla ve tel zımbayla zımbalanan dikişlerle neticelenen açık ameliyat yapıldığını gördük. Doktor beye teslim olmuştuk bir kere. Doktor bey alanında uzman ve ona başvurmuşuz bir kere; ne diyebilir ki? Tetkikler ve ameliyat esnasında gelişen ve gözlemlenen şeyler başka şeylerin olması gerektiği zorunluluğunu doğurmuştu. Efendim Veysi kaç ay boyunca şöyle sancı çekecek, böyle işe gidemeyecek, öyle davranamayacak deyip Veysi’nin ailesi Veysi’nin sağlığından önce başka şeyleri düşünecek olursa maalesef bu Veysi’nin kaybedilmesine kadar gidecek olan bir süreci de beraberinde getirecekti. Ama tabii ki öyle yapılmadı. Estetik kaygılar, hareketlerin kısıtlanması türünden şeyler Veysi’nin sağlığıyla ilgili alınacak olan doğru kararların önüne geçemedi. Şükürler olsun.
Gel gelelim konumuzla Veysi’nin olayıyla benzerliğine. Anlatayım hemen: Her birimizin, hayatının bir yerinde muhakkak bir proje paydaşlığı, grup üyeliği, sistemin parçası/unsuru, birlikteliklerin tarafı ve bizimle aynı rotayı paylaşanların da yoldaşı olma durumu yaşanmıştır. Bu durum bizlerin karşımızdaki birliktelik gösterdiğimiz kimselerle yüzde yüz aynı şeyleri düşünüyoruz anlamını da çıkarmaz. Birlikteliğe ve gruba, üyeliğe ve yoldaşlığa zarar veren bir durum hasıl olduğunda hemen gereğini yapmayı bilmemiz gerekmektedir. Büyük umutlarla ve planlamalarla gecemizi gündüzümüze katarak çalışacağımız, yurdum insanına yardımcı olacağımız bir çatı halinde tasarladığımız gerek dernek gerek vakıf gibi yerlerdeki oluşumun ruhuna, birlikteliğin temel unsurlarına uymayan düşünce ve davranışları ısrarla sürdürenler olursa vakıf ve derneğin geleceği ve salahiyeti için, o uymazlara ve aymazlara “yol” gösterilmeli ve bundan da çekinilmemeli. Asla da geri adım atılmamalıdır. Veysi kardeşimin doktoru kapalı ameliyat demişti. Ama baktı ki durum öyle değil. Ameliyat başlamıştı bir kere. Ucunda Veysi kardeşimin sağlığı mevzubahis olduğundan doğru olan yapıldı. Ya biraz daha bekleyelim belki iyileşir? Açık ameliyat yaparsak estetik görüntü biraz zedelenir denildi mi? Yok, denilmedi. Ya ne yapıldı? Veysi kardeşimin sağlığı ve hayatı düşünüldü ve de gereği yapıldı.
Kıymetli dostlar, belki de bizim kaybetmemizin nedenlerinden biri de budur. Yani aileden, arkadaşlık ilişkilerine, iş ve emek sektöründen devlet kademelerindeki yapılanmalara, vakıf ve derneklerin kurulup yol almasındaki ilişki tercihlere varıncaya kadar hep duygusal karar vermemizden kaynaklı sorunlar yaşamaktayız. Kardeşim bir kişi hep kendi menfaatini önde tutuyorsa, millete ettiği nasihati kendi yapmıyorsa, her esen yelden/rüzgârdan sadece kendine yol almayı/açmayı istiyorsa bizler de bu kimselere karşı “keskin olalım”. Hep kendini düşünen ve her türlü insanlığı, olumlu iletişimi elinin tersiyle iten kimseleri limanlarımıza yaklaştırmamamız gerekir. Bu tip kimseler yüzünden ne sivil toplum örgütleri gerçek anlamda yol alabiliyorlar (hepsi için söylemiyorum) ne devlet kurum ve kuruluşlarındaki işleyiş randıman verebiliyor ne aile ne de dostluk (!) ilişkileri ilerleyebiliyor. Kim olursa olsun sadece kendini düşünen, menfaat dağlarını elleri/tırnakları ile kazıya kazıya oluşturan (!) o insanlara karşı keskin olmalıyız. Tak sepeti yoluna herkes kendi yoluna deyip konuyla ilgili ne kadar paydaş varsa herkesi o insandan/insanlardan kurtarmalıyız. Ne düşünürse düşünsün o kadar önemli olmamalı. Çünkü düşündüğü şey sadece onun menfaati olduğu için biz de onu düşünmemeliyiz. Kararlarımızı ona göre vermeliyiz. Bilmem anlatabildim mi?
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog