Uzun bir yaz tatilinden sonra çok şükür okullar açıldı.
Veliler hallerinden oldukça memnun,
Hele de iş sahibi olan anne ve babalar…
Çocuklarının evde tek kalmamaları için okulun daha müsait olduğunun bilincindeler. Okulların açılmasını ve çocuklarının belli bir yaşa gelene kadar da hep okullarında kalmasını isterler…
Evde eğitim veremediğimiz ve sözümüzü bile geçiremediğimiz çocuklarımıza öğretmeninin hem de en iyi eğitimi vermesini hatta çocuğumuzun sınıf birincisi olmasını isteriz.
Başarısızlığı öğretmendendir, başarılı olması ise ebeveynlerin genlerinden. Bunu her ortamda açıkça da söyleriz.
En iyi üniversiteleri kazanmalarını isteriz. Kazanamadıklarında ise ya çocuk suçludur ya sistem ya da hocası. Kendimize toz kondurmayız. Bizim hangi üniversite mezunu olduğumuz ya da eğitim durumumuz önemli değildir.
Çocuğumuzun nereyi istediği ise hiç önemli değildir, fakülteyi bitirdiği zaman iyi bir iş pardon iyi bir para getireceği branşlar, meslekler en iyisidir.
Sevdiği branşları ya da başarılı olduğu alanları sormayız bile. Para getirmeyecekse ne önemi var ki?
Değil mi ama?
Mutluluk kelimesini bilmeyiz.Neyden hoşlanıyor?Neyi sevmiyor? Hangi filmde kendisini buluyor?Sevdiği yemekler neler? Hobileri neler?
Ya da bizi gerçekten seviyor mu?
Çocuğumuzun harçlığını veriyoruz, okuluna düzenli gönderiyoruz, hiçbir masraftan kaçınmıyoruz ya?
Daha ne istesin ki?
Ben parasını veriyor isem, çocuğumda o sınıfta birinci olacak ve en iyi üniversitede okuyacak, başka şık yok bizim âlemimiz de.
Haksız mıyız ama?
“Çocuğum yardım sever olmalı” kelimesini ise hiç sevmeyiz, bu kapitalist düzende herkes kendi başının çaresine bakmalı, o kelime de ne imiş ki. Silgiyi paylaşmasına bile karşı çıkarız.
“Çalışsın onlarda kazansınlar, dileniyorlar canım, başımıza bir de bu çıktı, bizler torunlarımızı bile düşünmeliyiz artık”.
“Başkasından bana ne ama?”
Doğru değil mi ya? Diye düşünürüz.
Ahlaktan bahsediyormuş öğretmenler bazı derslerde.Bu konular sınavlarda hiç çıkmıyor ki, kaldırın bu dersleri canım, daha çok matematik koysunlar ki en azından sınavda bir soru daha fazla yapabilsinler.
Ahlaktan bize ne canım,
Çocukları boş şeyler ile uğraştırıp duruyorlar ya, çocuğum bir kazansa idi üniversiteyi de bende zaten işi bırakıp emekli olacağım.
Çok yoruldum ya…
Ve çocuklarımız çok bilgili bir şekilde mezun olurlar.
Ama ahlaktan yoksun,
Ama yardımsever değil,
Ama sevgisiz…
Ve ilk cümlesi:“sevgili anne ve baba, ben artık para kazanıyorum, bu evden ayrılmak zorundayım, sizler kendi başınızın çaresine bakarsınız artık”.
Akşam haberlerinde; ya doktor yolda geçen masum bir kadını yumruklar ya hastanelerde doktorlar hastalarımıza bakmıyor diye dövülür ya da huzur evlerinde çok rütbeli ve yüksek makamlı insanların anne babaları selam söylerler:“Çocuklarımıza sesleniyoruz, lütfen ayda yılda birde olsa siz gelmeseniz bile torunlarımızı ne olur getirin, onları çok özledik”…
Kim hatalı dersiniz?