Kim demiş?
Niye demiş?
Nasıl demiş?
Kim için demiş?
Nelere ve kimlere seslenmiş?
Demişse demiştir, dememişse de dememiştir! d
Demiş de dememiş mi dedik!
Mesele demek ise ondan daha önemlisi, denilen şeyleri anlamak, sezmek ve bir adım evvelini ve bir adım sonrasını kapabilmektir. Yani sezgin ve duyarcan olmayız.
Bu millete neyi yutturmadılar ki… Reklamlarla ve filmlerle, çizgi romanlarla ve hikayelerle, sembollerle ve müziklerle neler indi bilinçaltımıza neler. Kendi tarihimizi anlatırken sahte kahramanlıkları süsleyip pazarlamaktan sakınmayıp gözümüzün içine baka baka yalan söylemekten, eli beline atıp 7 köyün fütursuz ve cahil ağaları gibi taşları tekmeleyerek kirlenmek mi güzel?
İlim irfan ve bilim sanat alanında takdire şayan çalışmaları yapanlara karşı kışkırtıcı ve ötekileştirici dil kullanarak konuşmanın ve tavır almanın kirliliği mi güzel?
Hayatın her alanında ilerlemek ve gelişmenin rotasını takip etmek isteyenlerin yollarını keserek kirlenmek mi güzel?
Haksızlığa karşı sessizliği seçip susarak kirlenmek mi güzel?
Aileleri yıkmak, zihinleri esir almak, duyarsızlığı duyar katmak olarak algılatmayı başrol aktörü göstererek kirlenmek mi güzel?
Milletin ve devletin imkanlarını gelişi güzel ve aleyhte kullanmanın kalbi karalığıyla kirlenmek mi güzel?
Kirlenmenin en güzeli; emek harcayarak, ellerimizin yüzümüzün, giysilerimizin ve oturduğumuz yerlerin kirlenmesidir.
Eliyle, diliyle, malı ve mülküyle ülke içinde ve dışında yaşanan deprem, sel, afet, salgın hastalık gibi olağan dışı yerlere can simidi olarak geçirdiğimiz banyosuz, susuz, uykusuz ve imkansızlıklarla boğuştuğumuz kirlenmeler güzel. Gençlerimize, kadınlarımıza, yaşlılarımıza ve çocuklarımıza hayat olurken verdiğimiz mücadelenin toz tozu dumanı ve çamuru güzel. Hakikatleri haykırmak için kalemi ve mürekkebi kullanırken elimizin ve giysilerimizin yıkanınca geçebilecek olan kirliliği güzel. Bir sosyolo, bir eğitimci ve bir felsefeci olarak özellikle “güzel” ve “kirlenme” kavramlarının aştırılıp, neyi ifade ettiklerini öğrenmeyi tavsiye ediyorum. Sanmayın ki reklamlarda ve benzeri şeylerde sadece göze ve kulağa, nefsimize ve aklımıza hitap ediliyor. Şuna inanın ki temel etki alanımız, temel hedefleri bilinç altımızdır. Hedef önce oranın kirletilmesidir. Davranışların %90’ı bilinçaltı etmenlerle oluşan insanın en büyük depolama alanını kirletmek; bir insanı, bir aileyi, bir ülkeyi ve bir ümmeti topyekün kirletmek için yeterlidir. Kendi inancımızda, kirlenmenin önüne geçmek ve kirlenirken kurtulmanın formülü de zaten belli. %100 etkili ve hem de bedava. Bu formül iman+İhlas+amel= Temizlik. Başka formül aramak ya da söylemek lafı güzaftır.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen Can / Eğitimci Sosyolog