Birçok insan iki yıldır korona virüsten dolayı yaşamlarını kısıtlı bir şekilde sürdürüyor. Bu yaşam şeklinin insan psikolojisine etkisini Marmara Üniversitesi’nden Doç. Dr. Nilgün Canel ve Doç. Dr. Mustafa Otrar araştırdı. Akademisyenlerin yaptığı araştırmadan çarpıcı sonuçlar çıktı. Araştırmaya katılanların yüzde 52’si kimseye artık kolaylıkla sarılabileceğini düşünmediğini söylüyor.
Korona virüsün insanların hayatına girişinin 2’nci yılını geride bırakırken Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü Psikolojik Danışmanlık Ana Bilim Dalından Doç. Dr. Nilgün Canel ve Doç. Dr. Mustafa Otrar’ın korona sonrasında insan ilişkileri ile ilgili yaptığı araştırmanın sonuçları dikkati çekiyor. Araştırma, korona virüsten sonra insanların hayatlarına bazı kalıcı davranış değişiklikleri ile devam edeceğini gösteriyor. 1022 kişinin katıldığı araştırmada, korona bitse bile sokağa maske ile çıkma konusunda katılımcıların yarısı tedirgin.
Araştırmaya göre; bundan sonraki hayatında maske takmaya devam edeceğini söyleyenlerin oranı yüzde 70. Katılımcıların yüzde 74’ü el yıkama takıntısının süreceğini düşünüyor. Araştırmaya katılanların yaklaşık yüzde 52’si kimseye artık kolaylıkla sarılabileceğini düşünmüyor. Yüzde 60’ı ise kalabalık ortamları tedirgin edici buluyor. Katılımcıların yüzde47’si korona sonrasında eskisi gibi eve misafir kabul etmenin sorun olacağını düşünürken, yüzde 30’luk bir kesimde bu konuda kararsız olduğunu belirtiyor. Yüzde 66’sı, herkesin ortak olarak dokunduğu merdiven trabzanı, asansör düğmesi gibi ortak kullanılan şeylere bir daha rahatlıkla dokunamayacağını düşünüyor. Korona biter bitmez eski rahatlığına kavuşacağını düşünenlerin oranı ise sadece yüzde 9.
“Online hayat devam etsin”
Araştırmanın bir diğer ilginç sonucu ise “Koronadan sonra online hayatınızın devam etmesini istiyor musunuz?” sorusuna katılımcıların yüzde 60’ının olumlu yanıt vermiş olması. Bunu kesinlikle istemediğini belirtenler sadece yüzde 12.
Araştırma sonucunu değerlendiren Canel ve Otrar, “Bu rakamlar bizim kadar yakın ilişki odaklı ve sosyal mesafeye pek de önem vermeyen bir toplum için oldukça yeni bir ilişki kurma biçiminin hayatımıza yerleşeceği anlamına geliyor” diyor.