“Doktrin”, genellikle bir inanç, öğreti veya prensibi ifade eden terimdir. Farklı bağlamlarda farklı anlamları olabilir. İnsanlık tarihinde boy gösteren, kendi emellerini gerçekleştirmek isteyen kişi ve milletlerin/devletlerin ortaya koyduğu en acımasız, en vicdansız, en merhametsiz doktrinlerin varlığı günümüz dünyasında da devam etmektedir. Aslında doktrin çeşitlerine bakacak olursak insanlığın başına bela olan kötü doktrinlerin hangi alanlarda görüldüğünü anlamış oluruz. Çünkü doktrinlerin topyekûn kötü olduğunu söylemek akıl ve bilgi dışı bir kabuldür.:
Askeri Doktrinler: Bir ordunun savaşma, savunma veya diğer askeri operasyonları nasıl gerçekleştireceğini belirleyen prensipler, yönergeler ve stratejilerin bütünüdür. Askeri doktrin, bir ordunun organizasyonu, eğitimi, donatımı ve operasyonel planlaması üzerinde etkilidir.
Dinî Doktrinler: Bir din veya mezhebin temel inançları, öğretileri ve prensiplerini ifade eder.
Politik Doktrinler: Bir siyasi parti, hükümet veya ideolojinin temel ilkelerini ve inançlarını ifade eden prensiplerdir. Örneğin, liberalizm, sosyalizm, komünizm gibi politik doktrinler vardır.
Hukuki Doktrinler: Hukuk sistemlerinde belirli yasal konuları veya prensipleri yorumlama ve açıklama amacıyla geliştirilen genel kurallar ve prensiplerdir.
Tıbbi Doktrinler: Tıp alanında belirli hastalıkların teşhis ve tedavisiyle ilgili genel kabuller ve prensiplerdir.
Her durumda, doktrin genellikle bir kurumun veya topluluğun temel değerlerini, inançlarını ve uygulamalarını şekillendiren bir yapı taşıdır. İyi olanları olduğu kadar kötüleri de vardır. Bunu özellikle unutmayalım.
Toplumun Yıkımına Neden Olan Etkenler ve Önleme Yolları
Bir toplumun yıkımına yol açan etkenler, tek etmenli olmayıp genellikle karmaşık ve çok yönlüdür. Bu etkenleri tanımlamak ve bunları önlemek için adımlar atmak, toplumların sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde gelişmesine yardımcı olabilir. Bu makalemizde sizlere, toplumun yıkımına neden olan bazı ana etkenleri ele alacağız ve bunları önlemenin yollarını işaret edeceğiz.
1. Toplumsal Çatışmalar ve Kutuplaşmalar: Toplumların iç çatışmaları ve kutuplaşması, bir toplumu yıkıma sürükleyen önemli bir etkendir. Siyasi, dini, etnik veya ekonomik farklılıkların vurgulanması, toplumda bölünmelere ve çatışmalara yol açabilir. Bu tür çatışmalar, toplumun birlik ve dayanışma duygusunu zayıflatır. Bunun/bunların önüne geçmek için de toplumsal uzlaşmayı teşvik etmek, farklı gruplar arasında diyalog ve anlayışı artırmak için çabalamak önemlidir. Eğitim ve bilinçlendirme faaliyetleri, ilimle ve bilimle yoğrulmuş bir kültürü yaymak için etkili araçlar olabilir.
2.Yolsuzluk ve Adaletsizlik Bataklığı: Yolsuzluk ve adaletsizlik bataklığı, bir toplumda güven duygusunu zedeler ve hatta yok ederek sosyal dokuyu çürütür. Eşitsizlik vakalarının artması, halk arasında hoşnutsuzluk, öfke ve galeyan gibi durumları ortaya çıkartabilir. Adaletsizliğin varlığı, toplumda umutsuzluğa ve haksızlıklara karşı duyarsızlığa da yol açar. Bunun/bunların önüne geçmek için de şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerini güçlendirmek, yolsuzluğa karşı etkili mücadele çok önemlidir. Adalet sistemlerinin güçlendirilmesi ve eşitlikçi politikaların benimsenmesi, toplumsal adaleti artırabilir. Aynı zamanda yönetime olan güven duygularını da tahsis eder.
3.İletişim Eksikliği ve Bilgi Kısıtlılığı: Toplumda iletişim eksikliği ve bilgiye erişim kısıtlılığı, yalan/yanlış bilgi ve yanlış anlamaların yayılmasına ve toplumun bilinçsiz olarak yönlenmesine yol açabilir. Bu durum, toplumun/kişilerin manipülasyona ve kontrol altına alınmasına olanak tanır. Bunun/bunların önüne geçmek için de bilgiye erişimi artırmak için eğitim ve iletişim altyapısını güçlendirmek önemlidir. Medya özgürlüğünü ve tarafsızlığını korumak, doğru bilgiye ulaşımı teşvik edebilir. Aynı zamanda eleştirel düşünme ve bilgiye dayalı karar verme becerilerini geliştirmek de önemlidir.
Sonuç olarak, bir toplumun yıkımına neden olan etkenlerin farkında olmak ve bunları önlemek için çaba sarf etmek, sağlıklı ve sürdürülebilir bir toplumun oluşturulmasına katkıda bulunabilir. Toplumsal sorunlara karşı duyarlılık ve çözüm odaklı yaklaşımlar, toplumların geleceği için önemli bir adımdır. İşte, biz de tam bu noktada öteden beri topuyla, tüfeğiyle, her türden şer aletleriyle ve zihniyetleriyle üzerimize gelen, toplumumuzu ve maneviyatımızı, birlik ve dirliğimizi, varlığımızı ve bizi biz yapan tüm unsurlarımızı hedef alarak bizi yıkmak için adeta söz ve ahit birliği yapmış kötülük sahiplerine karşı uyanık olup dimdik durmamızı hatırlatıyoruz. Hatta size Haim Nahum Doktrinini hatırlatmak istiyorum. Azgın bir Yahudi olan ve tüm ömürlerini Müslümanları ortadan kaldırmak için harcayan soydaşları gibi kendi varlığını da tüm insanlığa zarar vermeye adamış, vicdansız biridir ve atalarının kötülüklerini bıraktığı yerden ölümüne kadar devam ettirmiştir. İşte Haim Nahum adındaki Yahudi’nin biz Müslümanları ve mazlumları ortadan kaldırmak için “sessiz ve silahsız ölüm yağdırmak için” şu ilkeleri doktrin olarak uygulanmasına çabalamaktan geri durmamışlardır/durmamaktadırlar. Bu doktrinin ilkeleri şunlardır:
A-Aç bırakacaksın.
B-İşsiz bırakacaksın.
C-Borca esir edeceksin.
D-Dininden uzaklaştıracaksın.
E-Böleceksin.
F-Böldüklerini birbirleriyle çarpıştıracaksın.
G-Yumuşak lokma haline getirip yutacaksın.
Evet, dostlar şimdi Irak, Suriye, Mısır, Libya, Afrika’daki Müslüman ülkeleri ve hatta kendi inanışlarına yakın olan ama kendilerinden olmayan tüm insanlığa yapılmak istenileni anlayabiliyor muyuz? Amaçları sadece kendileri, kendi çıkarları ve bedbaht emelleri. Bizim, bunların oyunlarına gelmememiz, tuzaklarına düşmememiz ve doğrularla dimdik ayakta ve güçlü olarak kalabilmemiz için uyanık olmamız gerekmektedir. Bunun için de öğrenmek, okumak, öğretmek, uyanık olmak ve üretmek için bir ve beraber olmaya azami özen göstermemiz gerekmektedir.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog