”Mahalleden gerçek kahramanlarım!”
Daha beş yaşında bir çocuktum.
Bu sabah dışarı çıkmak istememe rağmen, anlamsız bir şekilde direniyordun; “kızım bugün dışarı çıkmasan” sözlerin kulaklarımı çınlatıyordu anneciğim.
Ama işte küçücük bir çocuktum, arkadaşlarım ise dışarıda oynuyordu, pencereden görüyordum anne.
Onları nasıl yalnız bırakabilirdim ki? Bak el bile ediyorlardı bana anne.
Israrıma dayanamayıp izin vermiştin ama sokağa çıkmadan önce öyle bir sarılmıştın ki çocukluk hissim bile kötü bir şeylerin olacağını sezmişti sanki.
O kapıdan kucaklayışında “benim meleğim işte bu kadın” diye içimden geçirdim.
Kokun ise tüm annelerden farklı idi ve seni gözüm kapalı bile olsa metrelerce uzaktan kokundan tanırdım seni anneciğim.
Ve sokaklardayım işte
Bildiğim şarkıları mırıldanarak yürüyorken birisinin “küçük sana şeker vereyim mi? sözüne birden kanıp “tamam” demiştim.
Nerden bilebilirdim ki kötü insanlarında bu dünya da var olduğunu. Sadece masallarda kötü insanların oldukları anlatılmıştı bana.
Ya da çizgi filmlerinde görmüştüm“gargamel” tipli kötü insanları…
Kandım işte anneciğim,
Sokaklardan geçiyorduk elimdeki şekerim ile
Elimi sımsıkı tutmuştu sanki kaçmamam için, bundan şüphelenmiştim ama çok güçlü idi anne.
Daha elimdeki şekerim bile bitmeden o tatlı ses birden canileşmiş ve kabalaşmıştı anlam veremediğim bir şekilde.
Gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştır, konuşamıyordum ve bağıramıyordum bile korkumdan.
Kurtulmak istiyordum elinden ama sımsıkı tutmuş canımı acıtıyordu.
Çaresiz hissediyordum kendimi, ne yapacağımı bilemiyordum ki anne.
Ama oda ne!
Karşı sokaktaki “bakkal amca” beni hissetmiş gibi kapısını açarak ismim ile bize bağırmıştı, ismimi bile bildiğini bilmiyordum ki.
İsmimi söylediğinde ağlamaklı ona bakmıştım. Bir ümit içermişti bende.
Elimi sert tutan adam canımı acıtıyordu ve acımdan konuşamıyordum anneciğim.
Ama bakkal amca inatla “kızım nereye gidiyorsun?” diye sert bir şekilde tekrar sorunca adam beni sürüklemeye başlamıştı ki beyaz önlüklü “berber amca” bir duvar gibi kötü adamın önüne dikilivermişti bile.
Manavın çırağı kötü adamın bacaklarına sarılmış, kasap amca ise elindeki bıçağı ile pala bıyıklarını oynatarak homurdanarak bize doğru koşuyordu.
Bir anda içimi korku yerine güven kaplamıştı anneciğim. İyiki bu mahallede idim, iyi ki bu amcalar vardı…
Mahallenin “bıçkın delikanlısı” bir abi hışımla öyle bir vurmuştu kötü adamın suratına “oh olsun” demiştim.
Ben düşecekken mahallenin en tatlı ninesi beni tutmuş, kötü adam ise sokağa devrilmişti. Büyük bir bağırış ve kavga başlamıştı anneciğim.
Mahalle kahramanlarım beni kurtarmıştı beni ve bakkal amcanın dükkânına götürdüler beni ve su veriyorlardı.
Polis siren seslerini duyuyordum. Çok şükür…
Mahallemizin tonton terzi amcası arabasını getirdi ve yaşlı nine ile beni bindirdi arabasına ve evimize doğru geliyorduk.
O adam kimdi, neler oluyordu, olanları bir türlü anlayamıyordum işte anne.
“Bir daha asla tanımadığım insanlara kanmayacağım” diye içimden söz veriyordum kendi kendime
Şimdi ise mahallemi ve mahallede yaşayan amcaları, teyzeleri kısacası herkesi daha çok seviyordum.
Masallarda ki kahramanlarım gibi şimdi benim “mahalleden gerçek kahramanlarım” vardı anne…