Değerli Müslüman kardeşlerim!
Yazımın konusuna başlamadan önce, İstanbul Beşiktaş’ta, polisimizi hedef alan hain saldırıyı şiddetle kınıyorum. Şehitlerimize Allâh’tan rahmet, Ailelerine, yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı diliyorum. Allâh-u Te’âlâ polisimize el uzatanları helak eylesin.
Değerli Müslümanlar! Peygamber Efendimiz Fil yılının Rabî’ulevvel ayının 12. gününde Dünya’ya teşrif etmiştir. Efendimizin gelişiyle, karanlıklar aydınlanmış,cehalet zail olmuştur. Bilinmelidir ki Mevlid-i Şerif’i kutlamak ümmetin ittifakıyla güzel olan bir ameldir. İşte 2016 yılın aralık ayının 11. Günü, hicri olarak 12 Rabî’ulevvel ayına denk gelmektedir. Sizlerle bu konudaki bazı dini bilgileri paylaşmak isterim.
Allâh-u Teâlâ EAḥzâb sîresi’nin 70. ve 71. âyet-i kerîmelerinde şöyle buyurmuştur:
Anlamı: “Ey iman edenler! Allâh’tan korkun ve doğruyu söyleyin ki, Allâh sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allâh’a ve Rasûlüne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır.”
Ey Allâh’ın Rasûlü, ey yaratılmışların en üstünü, ey yüce Peygamber, ey mükerrem habibimiz! Sen meâlen buyurdun ki: “Her Peygamberin kabul olunan bir duası vardır ve her Peygamber o duayı etti.” (İmam Müslim)
Sen ise Mü‘minlere rahmeten duanı şefâat olarak Kıyamet gününe sakladın, çünkü sen Allâh-u Teâlâ’nın meâlen bildirdiği gibi: “İmân edenlere karşı pek şefkatli ve merhametlisin.” (Tevbe sûresi, 128. âyet)
Sana Kıyamet gününde (meâlen) şöyle denilecek: “Ey Muḥammed, dua et verilsin! Şefaat et, kabul edilsin!”
Sen ümmetini hayra irşat ettin. Allâh seni ümmetin için yapmış olduğundan ötürü bolca mükâfatlandırsın.
Ey eğitici önderimiz! Senin doğduğun ayda senin özelliklerini, faziletini, ahlâkını, güzelliğini ve bize ne derecede faydalı olduğunu anıyoruz. Ey Allâh’ın Rasûlü! Seni övenler övdüğünde ve zikredenler zikrettiğinde, duygulanıp sanki dilimiz şöyle demek ister: “Seni rüyada bile olsa bir anlık görebilsem.” Değerli sahabe Bilâl Habeşî gerçek hayatta seni görme ve seninle buluşma şerefine nail olmasına rağmen senin güzel yüzünü rüyasında gördüğünde, kalbi hasret ile dolu uyanıp kabrine varabilmek için Medîne’ye yola çıktı. Gözleri yaşarmış…Kalbindeki hasret acısını dindirmek için yanına varmış fakat umduğunu bulamamış. Bilal Habeşi senin vefatından önce Yâ Rasûlallâh şöyle buyurmuştu: “Ahiret’te sevdiklerimi göreceğim… Muḥammed ve ashabını.”
İşte bunlardan ve birçok başka nedenlerden dolayı biz seni severiz ey Allâh’ın Rasûlü, ey Allâh’ın en sevgili kulu. Bu zikrettiklerimizden dolayı çocuklarımıza Mevlid gününün nasıl kutlandığını öğretiriz. Ümmet için bu bereketli günü neden kutlarız peki? Biliriz ki sen Rabbine şükredenlerin Efendisi ve Mü’minin Allâh’a nasıl şükretmesi gerektiğini öğreten şakir müderrissin. Sen, doğum gününde oruç tutuyordun ve pazartesi günleri orucu hakkında sorulduğunda -İmam Ahmed ve İmam Beyhakî’nin rivâyet ettikleri gibi- meâlen şöyle buyurdun: “O günde doğdum ve o günde bana vahiy geldi.”
Sen mütevazılığın Efendisi! Bu günde senin tevazun zikredilir. Sen fakirlerle oturmayı, onlarla yemeyi ve onları evlerinde ziyaret etmeyi böbürlenerek reddetmezdin. Sevgili Peygamberim, sen yüce ahlak sahibisin ve İmam Buharî’nin rivayet ettiği gibi meâlen şöyle buyurdun: “Sizden birinizin, beni; anne ve babasından, çoluk çocuğundan ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe imanı kâmil olamaz.”
Mevlidi kutlamakta, bu sevgiyi nesiller arasında yaymaya fırsat görüyoruz. Öyle ki sana, güzel sıfatlarına, sözlerine ve amellerine kalpler bağlansın ey yüce mertebe sahibi! İnsanları Allâh’tan başkasına ibadet etme karanlığından kurtarmak ve onları sadece Allâh’a ibadet etmeye davet etmek için gönderilen zâta olan sevgiye delalet eden bu kutlamayı en faziletli amellerden sayıyoruz.
Mevlidi kutlamakta, senin ve çocuklarının isimlerinin, nesebinin ve Arap mensubiyetinin hıfzı gibi başka hususların da hatırlatması vardır. Sen meâlen buyurdun ki: “Ben Muḥammed’im. Ben Aḥmed’im. Ben, Allâh’ın küfrü sildiği El-Mâḥî’yim. Ben, insanların arkasında toplanacağı El-Ḥâşir’im ve ben kendisinden sonra yeni bir Peygamberin gelmeyeceği el-Âkib’im.”
Sen rahmet ve merhamet Peygamberisin. Sen Ebul-Kâsim ve Ebuz-Zehrâ’sın.
Mevlid-i Şerîf’te, senin en şerefli insan olduğunu öğretiyoruz, öğreniyoruz ve hatırlatıyoruz ey Efendimiz, Ey Allâh’ın Rasûlü! Aksi hâlde neden (meâlen) şöyle buyururdun: “Allâh, (Efendimiz) İsmâîl’in zürriyetinden Kinâne’yi, Kinâne’nin zürriyetinden Kureyş’i, Kureyş’ten Haşimoğullarını ve Haşimoğullarından beni seçkin kılmıştır. (İmam Müslim)
Bu ise, senin şanını ve şerefini bilmemiz içindir ki böylece sana olan sevgimizin ve seni yüceltmemizin artması ve sana ve senin yoluna tabi olmamız içindir. Mevlid-i Şerîf’te, senin doğumun ve sıfatların hakkında bilgiler ediniyoruz ve özellikle o sıfatlarını öğrenip öğretiyoruz ki seni o sıfatlarla rüyada görene Allâh’ın izniyle Sırat köprüsünü geçme ve Cennet’e girme müjdesi vardır. Çünkü sen meâlen şöyle buyurdun: “Kim beni rüyasında görürse uyanık iken de görecektir.”
Mevlid-i Şerîf’te, senin siyerini okumak vardır ve böylece yetim olarak yetiştiğini öğreniriz. Bundan dolayı yetim olarak yetişmenin, senin sıfatlarını ve ahlâkını edinmeye bir engel olmadığı anlaşılır. Bununla da yetimin kalbi sevinir. Mevlid-i Şerîf kutlamasında siyerinden zikredilenlerle, ticaret ettiğinde dürüstlükle bereketin nasıl meydana geldiğini öğreniyoruz. Aynı şekilde helali ve bereketi arzulayanlar, sonuç olarak az ile yetinmek olsa bile senin yolunu izlerler.
Senin siyerini okumak ile davetçiler, İslam dinine nasıl davet edeceklerini öğrenirler. Sen İslam dinine davet etmeye tek başına başladın ta ki İslam dini Arap yarımadasında yayılıncaya kadar. Senden sonra da ashabın sancağını taşıdılar, ta ki İslam dini doğudan batıya yayılıncaya kadar.
Senin siyerini okumak ile ümmet güzel ahlaka nasıl iltizam edeceğini öğrenir, çünkü sen meâlen şöyle buyurdun: “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” (İmam Bezzâr ve Beyhakî)
Senin siyerini okumak ile bu dünyanın hiç kimseye kalmayacağını ve onun için birbirimizle savaşmanın bize yaraşmadığını öğreniyoruz. Sen hasır üzerinde uyudun ve açlıktan ötürü karnına taş bağladın. Sen meâlen şöyle buyurdun: “Dünya da zahit ol, Allâh seni sevsin! İnsanların ellerinde bulunanlarda gözün olmasın, insanlar seni sevsin!”
Senin siyerini okumakta, ümmete dinine nasıl tutunulduğunun öğretimi vardır.
Rasûlullâh’ın mevlidini kutlarız, bu zikrettiğimiz hususlardan ve birçok bereketli özelliklerden dolayı. Ayrıca bu günde fakir ve miskinlere dağıtılan yemek, Peygamber aşkı ile dolu kalplerle Peygamberin övülmesini dinlemek, Peygambere salât ve selâm getirmek gibi işlenilen birçok hayırlı ameller olur. Allâh-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:
Anlamı: Peygambere salât ve selâm getirin. (El-Aḥzâb sûresi, 56. âyet)
İşte biz Müslümanlar, Mevlid-i Şerif’lerde Allâh’ı zikrediyor, Peygambere salavat getiriyor, Müslüman kardeşlerimize ikramda buluınuyor, Kur’an-ı Kerim okuyor, Dini sohbetler yapıyoruz. Bu amellerin hepsi dinimizde övülen güzel amellerdir. Hepsi sevaptır. Tek bir aklı selim yoktur ki buna itiraz etsin. O halde nasıl olur da, her biri tek başına çok büyük sevap olan bu amellerin birarada yapılmasıyla gerçekleştirilen bu dini programlarda bir beis olacak. Alâh bizleri hak ve doğru yoldan ayırmasın.
Mü’min kardeşlerim! Mevlid-i Şerif’iniz Mübarek olsun. Allâh vatanımızı, milletimizi her türlü belalardan, kazalardan, terörden korusun.
Davut ÖKTEN
İlahiyatçı-Yazar