Öğreniyor ve öğretiyor olmak dünyadaki en huzurlu şeylerdendirler. Müsbet anlamda hayata katma değer sağlayarak gerek kendimize ve gerekse de olumlu etki edeceğimiz insanlara güzel dokunuşlar yapmak hayatımıza huzur sağlayacaktır.
Ebeveyn, öğretmen, usta, kalfa, arkadaş ve dost olarak etki alanımızda bulunan insanlara neler öğrettik/öğretiyoruz hiç düşündük mü? Muhasebe yapmak hayatımız için çok gerekli ve bundan asla vazgeçmemeliyiz. Bir baba ve bir öğretmen olarak, bir dost ve toplumda güzeli isteyen bir fert ve sorumlu bir vatandaş olarak muhasebe yapmaya mecburum ve hepimiz de mecburuz. En kolay olandan yana tepki vermeyi marifet sayıp tepkilerimizi ayyuka çıkartmayı iyi biliriz. Yazarız, paylaşırız, kızarız, pervasız bir şekilde ağzımız dolu dolu bir şeyler söyleriz. Söyleriz söylemesine de be kardeşim gerçekten söz söylediğimiz durumla ilgili acaba biz neler yaptık. Şikâyet ettiğimiz, kızıp yerden yere vurduğumuz insanlar ya da gruplar hakkında onlara neler yaptık, neler öğrettik, neler kazandırmaya çalıştık ki nelerden şikâyet ediyoruz. Belki de en kolay olana kaçıyoruz. Ne dersiniz? Doğru mu acaba? Olumlu olumsuz cevapları duyuyor gibiyim. Maksadımız iyi-kötü, ahlaklı-ahlaksız ve uyumlu-aykırı türünden sınıflandırdığımız insanlara/insanımıza “neler verdik ki neler istiyoruz”un bir penceresinden baktırmayı sağlamaktır. Şimdi kendimize bir dizi sorular soralım. Bu sorular çocuklarımız hakkında olsun. Gerek bizden olan gerekse de bize emanet edilen çocuklar göz önünde bulundurularak cevaplansın sorular:
*Sürekli eleştiriyor muyuz?
*Kinlenmeyi teşvik ediyor muyuz?
*Dalga geçmekten çekinmiyor muyuz?
*Sürekli utandırmaya mı çalışıyoruz?
*Hoşgörü denilen haslet yanımıza uğramıyor mu?
*Sürekli yalnız mı bırakıyoruz?
*Desteklemek kitabımızda yok mu?
*Aile sıcaklığını hissettiremiyor muyuz?
*Yaptıklarımızı başa mı kalkıyoruz?
Sevgili dostlar bunlar gibi soruları sayfalar dolusu yazarız. Yazarız da yazmaktan ziyade yazdıklarımızın artı ve eksi yönlerini ele alıp değerlendirmek gerekir. Toplumumuzun sağlıklı ailelerden oluşması için ailelerin de sağlıklı bireylerden oluşması gerekir. Ebeveynler ve öğreticiler olarak sağlıklı ortamları oluşturmaya mecburuz. Kendine güvenen ama ukala olmayan, kızmış olsa bile kinlenmeyen, kimseyi utandırmayan, kişiliklere saldırmayıp hakaret dilinden fersah fersah uzak yaşayan, sabırlı olmayı başarıya ulaşmada büyük bir servet bilen, takdir edilmeyi şımarıklık ve enaniyette zirve yapmak olarak kabul etmeyen insanların yetişmesi bizlere bağlıdır. Bu saydıklarımızı yapmaya gayret etmek yerine anlık ve yerli yersiz öfkelenmekte üstümüze adam tanımıyorsak, akıl almaz cümlelerin dillendiricisi oluyorsak, hüküm vermekte önyargıları dost ediniyorsak, anlayışsızlığı yaşamın idamesi için bir savunuş olarak sunuyorsak, acımasızlıkta ve itham etmekte elimize su döktüremiyorsak vay bu memleketin haline. Vay ki nasıl vay değil mi?O zaman bugünün öğreticileri ve miras bırakacak olanları olarak bizler evlatlarımıza;
*İnancın önemini kavratırsak,
*Yaratanın rızasını anlatabilirsek,
*İbadetlerdeki sevgiyi ve aşkı aktarabilirsek,
*Arkadaşlığın anlamını gösterebilirsek,
*Pes etmemeyi ispatlarsak,
*Görevleri yerine getirme hassasiyetini sergilersek,
*Teknolojiyi kötülemek yerine iyi kullanırsak,
*Şahıslara takılmamayı öğretebilirsek,
*Pozitif bakış açısını kaybettirmezsek,
*Nefis ve yaşam muhasebesinin önemini kavratırsak inanın bizlere kimse “ne verdiniz ki ne istiyorsunuz” diyemez. Ne içimizdeki biz kendimize söyleyebiliriz ne de başkalarının dudaklarını hareket ettiririz. Mevlâna Celaleddin-i Rumi ne güzel demiş: “Dünyada olabilecek bir olay için misal aleminde sayısız ihtimal uyur. Siz ağzınızdan çıkardığınız sözlerle o ihtimalleri uyandırırsınız. Güzel kelimeler söyleyin ki güzel ihtimaller uyansın.”
İşte dostlar biz de Mevlâna bakışıyla bakıp, bu yaşam düsturunun sıkı uygulayıcısı olursak hem güzellikleri vermeye vesile olan hem de güzellikleri müşahede edenlerden oluruz. Zaten başka türlü de bir çıkış da göremiyoruz.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog