Amerika kıtasına “at” gitmeden önce, orada yaşayan kimseler atın yaptığı taşıma ve taşınma işlerini “köpeklere” yaptırırlarmış. Nereden mi biliyorum? Ben anlatanın nakilcisiyim. Mesele nereden bilip bilmediğim değil tabii ki! Neyse, bir şekilde coğrafi keşifler, ticaret, şu, bu derken “at” Amerika kıtasına gider. Yerleşir. Özellikle Kızılderili halk bu değişimden çok ama çok memnundur.
Bitti mi? Hayır! Ee, sonra ne oldu? Evet, Kızılderililer atları o kadar çok sever ve atları o kadar iyi kullanır hale gelirler ki artık kabileler çocuklarına hızlı olan atlarla ilgili isimler bile koymaya başlarlar: Rüzgârın Oğlu, Oturan Fırtına, Uçan At, Nallı Kasırga türünden isimler .
Bir gün Şef Rüzgârın Oğlu yanına atlı askerlerinden birkaçını alarak bir yere doğru yola koyulurlar. Hızlandıkça hazzın doruklarında yaşamaya başlayan şef ve askerleri bir müddet sonra Şef Rüzgârın Oğlunun:
– “Hooooovvv” sesiyle durmuşlar.
Şef Rüzgârın Oğlu at üstünde kasırgadan hızlı ve güçlü bir şekilde gitmenin verdiği hazla ve doyumla askerlerine bakarak, şu unutulmaz sözünü söylemiş:
– “O kadar hızlı gidiyoruz ki; adeta ruhumuz geride kaldı.”
Doğru söze ne denir ki! Benim kastım farklı ama. Ruhumuzun geride kaldığı doğrudur. Ruhumuz; esaretle, ayak bağlarıyla, yan kesicilerle ne kadar acı durumdadır aslında. Kim ne kadarını biliyor ki?
Hayatı bilim ve teknoloji eksenli hızlı yaşarken ruhumuz (insanlığımız) geride kaldı.
Para kazanmaktan dönmüş gözlerle uçuruma doğru son sürat giderken ruhumuz (insanlığımız) geride kaldı.
Doymak bilmez nefsimiz her şeyin sahibi olmak isterken ruhumuz (insanlığımız) geride kaldı.
Siyaset yaparak gelişmenin (!) sürat ibresine köklerken ruhumuz (insanlığımız) geride kaldı.
Sanal toplumsallığın ve sosyalliğin beğeni butonlarının tıklanma hızında rakipsiz ilerlerken ruhumuz (insanlığımız) geride kaldı.
Kelimelerimizi kısaltarak hızlı yaşayalım derken, hızı artırdık ama ruhumuz (insanlığımız) geride kaldı.
Kadranlarda limit arttıkça ruhumuz (insanlığımız) geride kaldı.
Kan ve vahşet sergilemekte son sürat ilerleyen zalimlere karşı (Yahudilere) başta biz olmak üzre Müslüman ülkelerin, alayımızın ruhu (insanlığı) geride kaldı.
Şaşırtıcı bir şey diyeyim size; kitap okumada kişi başına düşen kitap/sayfa sayısında dünyanın o kadar gerisinde olsak bile ruhumuz (insanlığımız) yine geride kaldı.
Kaldı, kaldı. Hakikaten geride kaldı. Neyimiz varsa kendimize ait olan, öz benliğimize ait olan, maneviyatımıza ait olan her biriciği geride kaldı. Yetişemedik maalesef.
GÖKMEN CAN / EĞİTİMCİ SOSYOLOG