Bu hafta sizinle kavramsal olarak toplumun çoğu kesiminde pek kullanılmayan (bazı siyasal ve ideolojik çevrelerde çokça kullanılır) ama anlam olarak hemen hemen her yaştan herkesin bildiği bir konuyu ele alacağız. Evet, yazımızın da başlığında gördüğünüz gibi ele alacağımız konu oportünizmdir.
Bu kavramı yaklaşık 25 yıl önce duymuştum. Hatta rahmetli babam telefon edip gecenin 00.30’unda bu kelimenin anlamını sorduğunda, bildiğim ve açıklamada bulunduğum için de ondan aferin almıştım. Hani bu tebessüm ettiren bir durum ama kavramın tanımsal boyutunun yaşama yansımalarını görünce de üzülmüyor değilim. Peki nedir bu oportünizm?
Oportünizm, Fransızca’dan bir kavramdır. Fırsatçılık, fırsat bulunduğu zaman ve konumlara göre davranma durumu, kaypaklık, omurgasızlık olarak tanımlanabilir. Bu ifade edilen anlamı hayat felsefesi olarak seçen kimseler, bencilce her durumdan bir avantaj elde etmeye çalışırlar. Yani başkalarının düşecekleri kötü durum ya da zor durumları önemsemeden sadece kendi menfaatleri doğrultusunda hareket ederler.
Muhatap olduğu durumlar karşısında fırsatları iyi değerlendirme çabasında bulunan ve oportünist denilen kişiler, güç durumlardan çıkmak noktasında genel ahlaki kurallar ya da toplumsal değerlere önem vermezler. Düşündükleri tek şey kendi menfaatleri ve çıkarlarıdır. Bu tip insanlara her platformda, toplumun her kesiminde rastlayabilirsiniz. Bu insanlar en çok siyaset sahnesinde görünür. (Tabi siyaseti adam gibi yapan kimseleri tenzih ederek söylüyoruz bunu) Beklentilerinin gerçekleşmemesi, istediklerini elde edememeleri sonucunda başka arayışlara giren kimseler en ufak bir fırsat bulunca da ideolojilerini bile satan davranışlara girerler. Mevki, makam, sıfat peşinde koşanlar küçük bir göz kırpma hareketini, parlak çekilen güvercinler gibi algılayıp konacağı yerlere hemenkonarlar.
Oportünizmi başka felsefi yaşamlarla da karşılaştırmamak gerekir. Çünkü bu kavram felsefi temelli yaşam çerçevelerinin dışında bir duruşun (omurgasızlığın) sergilenmesidir. Bu nedenle oportünistlik felsefi yaşamın dışında kaypaklıktan başka bir şey değildir. Bunu sergileyen her meslekten insana rastlayabiliriz. Siyaset sahnesinde çokça rastlanmakla birlikte memuriyette basit bir sıfatı almak için yöneticisine adeta yalakalık yapan kimseleri, şartlar değiştiği zaman hemen saf değiştirip yeni amire doğru yelken açan kimselerde görüyoruz. Hatta öyle oportünistler var ki, öylelerine rastladık ki; arkadaşlarını, konuşacakları kişileri belirlemede biletüm iradesini başkasına teslim etmişlerdir. Tabiki bu teslimiyet yeni bir menfaat oluşanadeğindir. Yeni şartlar oluştuğu zaman, eskinin gözünün yaşına bile bakılmadan kaypaklıklar yüz kızarmadan sergilenir.
Maalesef bu kavramın hayata yansımasına kapitalist yaşamın şartları yol açmıştır. Kapitalist yaşamdaki ilkesizlik,çıkarcılık ve ileri düzeydeki bencillikkaypaklığın basamakları olmuştur. Marksist literatürde sıkça kullanılsa bile soldan sağa, burjuvaziden lümpenlere, emekçilerden memurlar sınıfına varıncaya kadar her sahada görülen bir durumdur oportünistlik. Kısa vadeli menfaatler için savunulan görüşleri ve ideolojileri satma davranışları oportünistliktir.
Oportünist günü kurtarır.Yarınlara bırakacağı adam gibi bir mirası olmaz.Dönemindeki problemlerini halıaltına süpürür.Aklınca “günü kurtarır” ama günden kalan sorunları ya da rezillikleri sonraki nesillere bırakır. Maalesef her milletin içinden zaman içerisinde oportünistler ve eyyamcılar çıkmıştır.
Bu tip insanlardan kurtulmanın ya da sayılarının aza indirilmesi için neler yapılmalı? Küçük yaşlardan itibaren doğru olma hâli çocuklarımıza anlatılmalı ve anlatmakla kalmayıp bu lisan-ı hâl ile sergilenmelidir. Sergilenmeli ki çocuklarımız örnek alsın. Allâh’a, peygamberlere, kitaplara ve ahirete iman etmek gibi imanın temellerini verdiğimiz çocuklarımız, haram helal çizgisini öğrenip özümserseumulur ki bencilliğin yanından bile geçmek istemezler. Sabır, ibadet, ihlâs, takva, emanet ve hâyâ gibi kelimelerin o deruni anlamını bilen bir kimse ne eyyamcı, ne fırsatçı, ne yalaka ne de oportünist olur. Yine işin sırrı yaşamın doğru teslimiyet adresinde yattığı çıkıyor karşımıza. Başta nefsime söylediğim şu sözü sizlere tekrar hatırlatmak isterim: “Ne yaparsak onu görür, ne söylersek onu işitiriz.”
Kalın sağlıcakla….
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog