Muhdesatın aidiyetinin tespiti ve ortaklığın giderilmesi davası arasındaki ilişki, taşınmaz malın üzerine yapılan yapılara ilişkin mülkiyet iddialarının çözümlenmesi ve bu yapılara ilişkin mülkiyet durumunun belirlenmesi konusunda ortaya çıkar.
Muhdesatın aidiyetinin tespiti davası, bir kişinin taşınmaz üzerinde yer alan muhdesatın kendisine ait olduğunu iddia ettiği durumlarda açılan bir davadır. Örneğin, bir paydaş veya mirasçı, taşınmaz üzerinde yer alan binaların, ağaçların veya diğer yapıların kendi tarafından inşa edildiğini veya sahibi olduğunu iddia edebilir. Bu gibi durumlarda, muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açılarak, bu iddiaların kanıtlanması ve yapıların kimin mülkiyetinde olduğunun kesinleştirilmesi amaçlanır.
Ortaklığın giderilmesi davası ise, paylı mülkiyette bulunan taşınmaz malın paydaşlar arasında nasıl paylaşılacağı veya satılacağı konusunda açılan bir davadır. Ancak, eğer taşınmaz üzerindeki muhdesatın sahibi belirsizse, bu durum ortaklığın giderilmesi davasının sonuçlanmasını engelleyebilir. Çünkü muhdesatın kime ait olduğu belirlenmeden taşınmazın paylaşımı veya satışı konusunda karar verilemez.
Bu nedenle, muhdesatın aidiyetinin tespiti davası, ortaklığın giderilmesi davasını bekletici bir faktör olarak ortaya çıkar. Muhdesatın kimin mülkiyetinde olduğunun kesinleştirilmesi gerektiğinde, muhdesatın aidiyetinin tespiti davası sonuçlanmadan, taşınmazın paylaşımı veya satışı konusunda ilerleme sağlanamaz.
Sonuç olarak, muhdesatın aidiyetinin tespiti davası ile ortaklığın giderilmesi davası arasındaki ilişki, taşınmaz üzerindeki yapılara ilişkin mülkiyet iddialarının çözümlenmesi ve bu yapılara ilişkin mülkiyet durumunun netleştirilmesi gerekliliği nedeniyle ortaya çıkar. Muhdesatın sahibi belirlenmeden taşınmazın paylaşımı veya satışı konusunda adım atılamaz. Bu tip detay hususların dikkate alınması gerektiğinden dolayı ortaklığın giderilmesi davalarına istinaden alanında uzman bir en iyi gayrimenkul avukatı ile görüşülmesini ve en azından hukuki danışmanlık hizmeti alınması tavsiye edilir.
Ortaklığın Giderilmesi Davası ve Ehil Mirasçılık Hususu
Tarımsal arazilerin miras yoluyla paydaşlar arasında bölüşülmesi veya paydaşların arasında anlaşmaya varılarak devredilmesi konusunda Türk hukukunda özel düzenlemeler bulunmaktadır. Bu düzenlemeler, tarım arazilerinin korunması, verimli kullanımı ve toprak koruma politikalarına uygun şekilde yönetilmesi amacıyla yapılmıştır.
Ortaklığın giderilmesi davası kapsamında tarımsal arazilerin paylaşımı veya devri söz konusu olduğunda, özellikle 6537 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nda yer alan düzenlemeler dikkate alınmalıdır.
Bu düzenlemelere göre:
Mülkiyet Devri ve Ehil Mirasçılık: Tarımsal arazilerin mülkiyetinin devri esastır ve mirasçılar arasında anlaşma sağlanırsa bu devir işlemleri gerçekleştirilir. Eğer anlaşma sağlanamazsa, kamu kurumları veya finans kurumları durumu Bakanlığa bildirir. Bakanlık, kanun hükmünün uygulanması için üç aylık bir süre verir. Ancak bu süre içerisinde devir gerçekleşmezse, ehil mirasçı veya teklif veren mirasçıya devir yapılır. Aksi durumda, tarımsal araziler üçüncü kişilere satılmak üzere mahkemeye başvurularak dava açılabilir.
İşlemlerin İzne Tabi Olması: Tarım arazileri üzerinde yapılacak olan ifraz, hisselendirme, pay temliki, elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi, elbirliği mülkiyetinin devri, paylı mülkiyet olarak intikal, taksim ve vasıf değişikliği gibi işlemler Bakanlığın iznine tabidir. Bu işlemler Bakanlık onayı olmadan gerçekleştirilemez.
Bu düzenlemeler, tarım arazilerinin sürdürülebilir ve verimli bir şekilde kullanılmasını amaçlamaktadır. Dolayısıyla, ortaklığın giderilmesi davası sırasında tarımsal arazilerin paylaşımı veya devri konusunda bu özel düzenlemelere uygun hareket edilmesi gerekmektedir. Tarım arazilerinin devri veya paylaşımı sırasında yukarıda belirtilen koşullar ve prosedürler göz önünde bulundurulmalıdır.
Ayrıca bakınız: https://www.delilavukatlik.com/post/ortakligin-giderilmesi-davasi