Çocuğunuz yaşıtlarından farklı mı davranıyor? Sizinle göz teması kurmuyor, konuşmuyor, ismiyle çağrıldığında tepki vermiyor, dinlemiyor, anlamıyor ve hep aynı şeyleri tekrarlıyorsa otizmden şüphelenebilirsiniz. Otizm yaşamın ilk yıllarında ortaya çıkan ve yaşam boyu devam eden bir gelişim bozukluğudur. Otizmde sözel ve sözel olmayan iletişim bozulur, dış dünya ile etkileşim ihtiyaçlar düzeyindedir, davranışlar katı kalıplarla sınırlıdır. Otistik çocuklarda değişik düzeylerde öğrenme güçlüğü ve zeka geriliği görülebilir.
Otizm tanısında en önemli dönem 18 aydır. Erken yaşlarda gözlenebilen otizmin belirtileri şunlardır:
Erkek çocuklarda 4 kat daha fazla
Otistik kişilerde iletişim ve sosyal etkileşim yetileri şiddetli bozukluk gösterir ve gelişmede bir uyumsuzluk ortaya çıkar. Otizm, erkek çocuklarda kızlara oranla 3-4 kat daha fazladır. Otizmin toplumda görülme oranı binde 2-5, bir otistik çocuğun kardeşinin otistik olma oranı yüzde 3-8, bir otistik çocuğun benzer ikizinin otistik olma oranı yüzde 60’tır.
Otizmde özel eğitim
Otizm ile birlikte görülebilen dikkat eksikliği, aşırı hareketlilik, takıntılı davranışlar gibi problemler için değişik tıbbi tedaviler uygulanabilir. Ancak otizmin medikal bir tedavisi bulunmaz. Bilinen hiçbir ilaç otizmin ana belirtileri olan sosyal ve iletişimsel bozukluklarını gideremez. Otizm tedavisinde hedef; ebeveyn-çocuk ilişkisinin düzenlenmesi, empatinin geliştirilmesi, iletişim arzusunun yaratılmasıdır. Bunun yöntemi de özel eğitim ve psikoterapidir. Otizm şüphesi doğuran her durumda çocuklarda iletişim becerilerini geliştirici özel eğitsel yaklaşımlar gereklidir. Özel eğitim için ülkemizde belirlenen tedavi süresi ayda 6 saattir. Ancak özel eğitimin özellikle 3 yaş altında başlaması ve ayda en az 40 saat olması gerekir. Küçük yaşlarda yoğun ve sürekli eğitim programları ile davranış terapileri çocukların kendine bakabilme ve sosyal yetileri kazanabilmesine yardımcı olunur. İşlevselliği artırır, belirtilerin şiddetini ve uyumsuz davranışları azaltır.
En önemlisi: Kabullenme
Otizmle ilgili birçok alternatif terapi ve müdahale yöntemi bulunsa da, bunların bilimsel araştırmalarla destekleyenleri yoktur. Ailenin otizmi kabullenmesi ve tedavinin bir parçası olması, gerekirse otizmle birlikte görülebilen durumlar için ilaç tedavisi alınması, psikoterapi desteği ve en önemlisi özel eğitim uygulamalarının yeterince alınması otizmin tedavisinde önemli adımlar atılmasına yardımcı olur. Aynı zamanda otizm belirtilerinin ilerlemesini durdurabilir.
Otizm tanısı genellikle “şüphe” üzerine koyulur. Çocuk gelişimindeki her türlü gecikme dikkate alınmalı ve değerlendirilmelidir. Anne, baba, çocuğun doktoru, aile büyükleri veya çocukla ilişki kuran diğer kişiler erken dönemlerde şüphelenebilir ve bir uzmandan yardım alırlarsa 18 aylıkken tanı koyulabilir. Otizm ile ilgili tanı koyarken yaşanılan en büyük sıkıntılardan birisi; otizmin sadece bir konuşma problemi olduğu düşüncesidir. Fakat özellikle erken yaşlarda iletişim ve etkileşim, konuşma dışı alanlarda daha yoğundur. Göz teması, ismiyle seslenildiğinde bakma, parmakla gösterme gibi becerilerin zayıf olduğu her durumda otizmden şüphelenmek gerekir. Ancak otizmden şüphelenilen durumların hepsi otizm tanısı olmayabilir. Bu yüzden ayırıcı tanılama için uzman değerlendirmesi gereklidir.
Bebekken göz teması kurmuyorsa…
Bebekler doğdukları günden itibaren kendilerine bakan kişilerle göz teması kurar. 12’nci ayda dikkatlerini çeken cisimlere ilgi gösterir ve seslenildiği zaman isimlerine tepki verirler. 16’ncı ayda tek tük kelimeler söyleyebilir, gösterebilir ve paylaşabilirler. Eğer 18 aylık bir bebek bu tepkileri göstermiyorsa otizm açısından değerlendirilmesi gerekir. Yine 24 aylık bebekler ona yakın kelime söyleyebilir ve elli kadar kelimeyi anlar. Dil gelişimindeki gecikmeler de önemli bir belirtidir.
Otizm tanısı ne zaman koyulabilir?
Otizm erken dönemlerden itibaren belirtiler gösterir. 18 aylıkken tanı koyulabilir. Tıbbi, gelişimsel ve davranışsal öykü, fiziki muayene, yaygın gelişimsel bozukluk gibi olası diğer bozuklukların değerlendirilmesi bu dönemde tanının kesinleşmesi açısından önemlidir. Erken tanı ve müdahale ile gerekli eğitimin sağlanması, ailenin otizm hakkında bilgilendirilmesi açısından gereklidir.
Otizmin sebebi genler mi?
Otizm kalıtsal kökenlidir. Genetik ve çevresel etkilerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. 80 civarında genin otizme neden olduğu tahmin edilir. Bunların ancak birkaç tanesi bulunabildi. Bu konuda yapılan çalışmalar devam etmekle birlikte henüz hamilelikte otizmin tanılanması mümkün görülmez.
Otizmde ebeveynin rolü
Öncelikle durumu kabullenmek gerekir. Otizm gibi nedeni ve tedavisi kesin olmayan ve ömür boyu devam eden bozuklukların aileler tarafından kabul edilmesi zaman alır ve yardım alınmasını geciktirir. Anne ve babanın bilgilenmesi ve sürece aktif olarak katılması, her türlü girişimin ayrılmaz bir parçasıdır. Ebeveynler çocuğun gelişim dönemlerini, kendi çocuklarının gelişimlerinin yaşlarına uygun olup olmadıklarını dikkatle takip etmeli, çocuk doktorlarını düzenli olarak ziyaret etmeli ve doktorlarıyla şüphelendikleri durumları paylaşmalıdır. Çocukların gelişimlerindeki tüm gecikmeler önemlidir ve geçiştirilmemelidir. Bazı anne babaların gelişimsel gecikmeleri “ben de geç konuşmuşum” veya “yeterince ilgilenemedik” şeklinde kabullenmeme eğilimleri vardır. Bu durum da otizm teşhisini geciktirir.
Kaynak: Acıbadem Hayat