Kandıran sahte “milli” özellikli manşetler yavaş yavaş her yıl ki rutin yerlerinde görünmeye başladılar. Tarlaya ulaşan su kanalları nasıl açılıyorsa, insanların da huzursuzluklara, hayal kırıklıklarına, caiz olmayan yollara koşmalarına dair kandırmacalar ustalıkla (!) sergilenmektedir. Tabi yılın 365 günü dört bir koldan saldırılar şeklinde hummalı (!) bir ayak kaydırma, yoldan çıkartma çabaları sahnelerde zaten. Sabah kalkar kalkmaz ta gece yatana kadar etraf adeta örümcek ağı gibi “piyango” çukurlarıyla dolu. Gazete, dergi, spor müsabakaları, internet bahis siteleri yerler adeta insanı “foseptik çukuruna” çekme gayretindeler. Hele ki her ayın bilmem kaçında, kaçmazında, kaçında ve kaçmazında, sözde büyük ikramiyelerin dağıtıldığını duyanlar “bedava yaptık koş koş koş” müjdesini duymuş gibi yarışa başlamayı dört gözle beklemektedirler.
-Nimet Abla’nın Yeri!
-Neden Siz Olmayasınız?
-En Çok Kazandıran Şube!
-Hayallerin Gerçeğe Dönüşmesinde Son Gün!
-Ailenizin Her Birine Bir Hediye Al Hayalleriniz Gerçeğe Dönsün!
-Ya Çıkarsa!
-Şinasi Bu Senin Son Şansın!
Hülasası benzeri nice gazete başlıkları yıllardır bu insanı üzer durur. Sonunda da sadece bir kişi “ŞANSLI” olarak nitelendirilir ve diğerlerinden hiç ses soluk çıkmaz. Neden? Kısmet başka bir zamana, belki bir sonrakinde sana çıkar diyerek umut tacirliği yapan bir güruhun tabiri caiz ise “Keriz Bank”, “Sazan Bank”, “Umut Bank” kurması gibi bir şey bu. Hem de başında “Milli” kavramının kullanılması şeklinde “Uyut Bank” projesinin yıllardır işletilmesi de memleketimizin acayip durumlarından birisidir.
Herkes “kazananı” (!) konuşur durur. Züğürt rolü gönüllülük esasına göre oynanır bilinçsizce. Hem de değme artistlere taş çıkartır şekilde. Havadan gelen zenginlik bir müddet çene yordurur. Sonrası mı? Dilerseniz hemen “Piyango zenginlerine ne oldu?” diye arama yaptırın “Moggle Amcaya” gözler önüne sersin kazanmış mı kaybetmiş mi! Ama bizim derdimiz bu değil. Biz çenemizi yormak isteyen züğürtlerden değiliz şükürler olsun. Size sadece “millilik” baş ismiyle “milleti” nasıl sosyal, ruhsal, kimyasal ve ekonomik yönden perişan ediyorlar onun dikkatine yöneltmek istiyorum. Hani öyle uzun boylu ve yatıya kalacak değiliz. Anlatıp gideceğiz. Bu arada hemen aklımdayken şunu da söyleyeyim: Başında “milli” kelimesiyle başlayan yıkım kolları sahada olur da “sanal milliler” sahada olmazlar mı? Bitli koinler, pireli paralılar, yavşamış bahisçiler, atçılar, otçular ve “ben tek başıma yemek istemiyorum sen de gel bir pay al” deyip de “halk (toplum) sağma mecraları” aldı başını gitti. Sonra da gel toplumu düzeltmeye kalk! Ya-pa-maz-sın. Çünkü “ele başı” sen olduğun için yetişen çırakların-kalfaların önünü açmaya mecbur kalıyorsun! Hele bir de şans oyunu bağımlılığına yakalanan “çalışmak-umut etmek-kazanmak” üçlüsünün varlığına inanmayan, ikna olmayanlar var ki, onlar da “adeta patolojik oynama olarak tanımlanmaktadır ve bir psikiyatrik hastalık olarak karşımızda durmaktadır” şeklinde tanımlanmaktadır.
Çalışmadan kazanma, emek vermeden elde etme, hayallerde ömür bitirme, kanaatkârlığı anlamama, doyumsuzluğu pompalayan karın-göz ve kalbin yönlendirmeleri, nimet ve şükür esaslarını kavrayamama, hep bir fazla isteme bencilliğine esir olma, maddeye tutsak olma türünden “ben ve bencillik” kokan, insana yakışmayan şeyler insanı başta “milli” kavramının kullanıldığı “dinen de uçurumun kenarı olan” yerlere götürmektedir. Sonra da gel bununla başa çık! Aman ne mümkün efendim! Dünyada ve özellikle ülkemizde, piyangolarla zengin olan insanların ibretlik hazin yaşam sonları çok iç acıtıcıdır. Bunları öğrenebiliriz fakat ya cebindeki son parayı kağıttaki numaralara bağlayan kimsenin nafaka yüzünden evde ettikleri kavgalarını duyduk mu? Peki, sürekli kazanma hırsına bürünen kimselerin akıl sağlıklarının bozulup da ruh sağlığı merkezlerinde Mazhar Osman Efendilerin konukları olduklarını duyduk mu? Duymadık. Neden peki? Duyulursa, bu tür haber yapılırsa belki insanlar ayıkacaklar, kendilerine gelme yoluna girecekler ve rakam yazan kağıtlara bel bağlamayacaklar. Ne harama düşecek ne de emek vermeden bir şeye sahip olmak istemeyeceklerdir. İmanın ve ihlasın Müslümana yüklediği ve aynı zamanda süslediği hasletleri ortadan kaldırmak aslında bir toplumu tümden dağıtmaktır. Unutulmaz Yeşilçam klasiklerinden olan Şener Şen’in “Mesudiyeli Mesut’un” talihsiz ve çok ibretlerle dolu “Milyarder” filmini hatırlayın. Yine Mesudiyeli Mesut, yırtıp attığı rakamlı kağıtla birlikte yalnızlığın yolunu seçiyor. Çünkü “piyango zengini olma yaygarası” bile eşinin, oğlunun, kızının, dost bildiklerinin, olmayan akrabalarının ne kadar riyakâr tiksindirici bir duruşlarıyla karşısında görmüştür.
Umutlarımızı rakamlı kağıtlara bağlayıp ahiret yolculuğunda yara almamak için, bereketlerin ve huzurun alın terinde ve emek vermede olduğu düsturuyla yaşanır bilinci için, hadi gelin yeni bir başlangıç yapalım. Artık bir bilet de sen al kandırmacasına uymayıp, helal olan bir çizgide ilerlemenin yolunu seçelim ve böyle tiksindirici “milli” olarak lanse ettirilen yıkım ekibine malzeme taşıyıp “kan emici avare keneleri” zengin etmeme kararını verelim ve “piyango talihsizliğini” ömrümüzden çıkartalım. Emeğin ve helalin onurlu kazanımıyla dimdik duralım.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog