Ramazan ayı boyunca her akşam Şehir Ekranı TV’de izleyiciyle buluşacak olan “İftarı Beklerken” programının ilk konuğu Doç. Dr. Yasin Pişgin oldu. Programda konuşan Pişgin imanın öneminden bahsederek “İman davranış dünyamızı değiştirir” dedi.
İlahiyatçı Fatih Savaş’ın sunumuyla Şehir Ekranı TV’de Ramazan ayı boyunca her akşam izleyiciyle buluşacak olan “İftarı Beklerken” programının ilk konuğu Burdur Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yasin Pişgin oldu. Ramazan ayının önemi, zikir ve iman gibi pek çok konu hakkında bilgiler veren Pişgin, program sonunda bir de iftar duası yaptı. Her gün bir takipçiye hediye geleneğinin sürdürüldüğü programda günün sorusu ise Fatih Savaş tarafından soruldu. Program, Üsküdar Çinili Camii İmam hatibi Dursun Şahin’in Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Programda zikrin öneminden bahseden Pişgin, “Zikir, dilin Allah demesiyle başlayan, hac, namaz, oruç gibi ibadetleri de içerisine alan bize Allah’ı hatırlatan her şeydir. Dolayısıyla dil ile Allah’ı anmak zikirdir, akıl ile Allah’ı düşünmek, Allah’ın ayetleri üzerinde tefekkür etmek de zikirdir. Allah’ın adını duyduğumuzda kalbimizin verdiği reaksiyon zikirdir. Aynı zamanda Allah’a itaat babında, güzel ahlak bağlamında yaptığımız güzel işler, bütün davranışlar da zikrin şemsiyesi altındadır” dedi. İmanı güçlü olan kimselerde birtakım emarelerin ortaya çıktığını sözlerin ekleyen Pişgin, “İman, insanın eşyaya bakış açısını değiştirir. Tefekkürünü ve duygusal refleksini değiştirir. Davranış dünyasını değiştirir. Niçin iman kalple ilişkilendiriliyor? Bu kalbin ehemmiyeti nereden kaynaklanıyor? Peygamber Efendimizin izahlarından anladığımız kadarıyla kalp insanın varlığındaki odak noktasıdır. İman kalbe girdiğinde insanın hayatına dair düşünce dünyasının, duygu dünyasının ve davranış dünyasının tamamının Allah’ın rızasına uygun bir şekilde yapılandırmak fonksiyonuna sahiptir. Yani imanın kalple ilişkisi bu şekilde anlaşılmalıdır. Dolayısıyla bir kimsenin kalbinde iman var ise onun düşüncesi farklıdır. Yani yerin ve göğün yaratılışında, gece ve gündüzün peş peşe gelişinde ayetler görmeye başlar. Bakışı farklılaşır. O iman ona bir feraset verir. Örneğin müminler Kur’an’ı Kerim’i duyduklarında kalpleri ürperir buyuruyor. Bu ayet-i celilede Allah’ın ifade ettiği bir hakikattir. Yani iman bizi en fıtri, en samimi, en yüce duygularla birtakım olgulara, hadiselere, olaylara tepki verecek elverişli bir hale getirir” ifadelerini kullandı.
Programda ölümü tefekkür etmenin önemine de değinen Pişgin, şunları kaydetti:
“Ölümü tefekkür etmek İslam’da, Hz. Peygamber’in sünnetinde çok şerefli bir amel ve olgunlaştırıcı ruhsal bir aksiyondur. İnsan kendi ölümü üzerinde düşündüğünde, ölümlü bir varlık olduğunu düşündüğünde içinde hayırları hızlı bir şekilde yapma isteği oluşur. Bu muhteşem bir şeydir. Ölümün insan üstünde ıslah edici bir etkisi vardır.”