Stefan Zweig 1881 yılında Avusturya’da doğmuştur. Varlıklı bir ailede büyümüştür ve güzel bir eğitim almıştır. Ömrü boyunca çeşitli oyunlar, şiirler, romanlar, biyografiler yazmıştır.
Dört dil bilmektedir. Latince, İngilizce, Fransızca, Yunanca dillerini öğrenmiştir.
Şiir yazmaya lise yıllarında başlamıştır. Üniversitede ise felsefe eğitimi almıştır. Hugo Von ve bazı şairlerin şiirlerini Almanca’ya çevirmiştir. I. Dünya Savaşı’na gönüllü olarak katılmıştır. Savaş bittikten sonra Avusturya’ya dönerek burada Frederike Von Winternit’le evlenmiştir.
Edebiyat dünyası için çok önemli olan yazar, Tolstoy’un 100. Doğum Günü için Sovyet Rusya’daki kutlamalara katılmıştır.
Yahudi kökenli olduğu için Naziler tarafından kitapları yakıldı. En çok zulüm gören kitabı da Satranç olmuştur. Naziler tarafından evi basılmış ve kendi ülkesinde huzur bulamamıştır. Daha sonra Stefan Zweig, ülkesini terk ederek Londra’ya yerleşti.
1937 yılında karısından ayrılmıştır. Bir sene sonra hayatına Lotte Altman isimli bir hanımefendi girdi. Ülkesi boyunduruk altına girince, Stefan Zweig İngiliz vatandaşlığı için müracaatta bulundu.Lotte Altman ile evlendi.
Birçok eser veren yazar, II. Dünya Savaşı sırasında New York, Arjantin ve Portekiz’e gitti. Savaştan sonra Brezilya’ya yerleşen Stefan Zweig, burada Satranç öyküsünü yayınladı.Biyografiler, şiirler, sahne eserleri, denemeler yazmıştır.
Freud’a olan ilgisinden dolayı psikoloji alanında ve biyografi yazmakta kendini geliştirmiştir. En meşhur biyografileri; Balzac’ın, Dickens’ın ve Dostoyevski’nin hakkındadır.
Savaşlar, Stefan Zweig’i üzmektedir. Alman bir şair olan Kleist, karısını silahla vurarak daha sonra intihar etmiştir. Stefan Zweig bu durumdan çok etkilenmiştir.
Yazar son zamanlarda umutsuzluk içerisindeydi ve Goethe ve Shakespeare gibi yazarların yazılarını okuyarak teselli olmaya çalışıyordu. Bir gün tesadüfen Montaigne’in ‘’Denemeler’’ini okumaya başlar. Michel de Montaigne, ölüm karşısında özgür olmak istediğini söyler. Stefan Zweig de artık Nazilerden kurtulmanın yolunu aramaktadır. Çünkü sürekli evi basılmaktadır ve kitapları yakılmaktadır. Bu sırada Naziler Libya’ya ilerliyor ve güçleniyorlardı.
Hitler yüzünden yerinden yurdundan olan yazar, Hitler’den nefret etmektedir. Bu yüzden karısıyla intihar etmeye karar vermiştir. Stefan Zweig, bir soda şişesine zehir ilave eder ve yudumlar. Bunun ardından karısına ‘’Yanıma gelmek istersen, istediğin zaman bunu içebilirsin’’ der. Lotte, ‘’Beni seviyor musun?’’ der ve Stefan Zweig’ten evet cevabını altından sonra o da şişenin kalanını içer. Eşinin yanına uzanır ve beraber son verirler yaşamlarına. İntihar etmeden önce yazdığı mektubunda, yaşamın ve düzenin verdiği mutsuzluğun hiç son bulmayacağını düşündüğünü yazmıştır.
Ünlü Alman yazar Goethe’nin önemli bir sözü vardır. ‘’Dünya hassas kalpler için bir cehennemdir.’’ İşte Stefan için de zamanla hayat cehenneme dönüşmeye başlamıştı. Hitler de Stefan Zweig’in ölümünden 3 yıl sonra Rusya’ya yenilmiş ve karısıyla intihar etmiştir.
Stefan Zweig’in Kişiliği ve Ünlü Sözleri
Stefan Zweig, savaşı ve öldürmeyi reddetmiş bir insandır. Bu yüzden insanlar tarafından hor görülmüş ve hakkında yakalama kararı çıkarılmıştır. Kitapları yakılmış ama yine de yazmaya devam etmiştir.
En ünlü sözlerinden biri ise ‘’Adil olmayan barış bile, en haklı savaştan iyidir’’. Elbette bu sözün doğruluğu tartışılır ama kendisi öldürmeyi reddetmiş bir insandı. Savaş dışında her şey kabul edilebilirdi yazar için.
Askerliği I. Dünya Savaşı’na denk gelen yazar, savaş arşivinde çalışır. Görevi hakkında, “Övünülecek bir iş yapmıyorum ama böyle bir iş, Rus köylüsünü öldürmekten daha uygun bana.’’ demiştir. Askerdeyken yaşadıklarını, Yeremya adlı eserinde toplar ve yazıları yüzünden askerden atılır.
Eserleri
Eserlerinde psikolojik tahlillere sık rastlanmaktadır. Neredeyse tüm eserleri, teslimiyetle son bulur. Kitaptaki ana karakterlerin mutluluğu sürekli engellenir.
Satranç romanında burjuvazi yabancılaşma ile mücadele eder.
Bazı önemli eserleri: