İnsan şu hayatta nelerle karşılaşıyor nelerle…Zaten “hikayelerimiz” de bu karşılaştığımız şeylerle de oluşmuyor mu? Acısıyla, tatlısıyla, sevinciyle, hüznüyle ve hayatımıza kilometre taşı olan yüzlerce ve binlerce olaylar hep hikayemizin birer paragraf başları oluyor mu?
Çok sıkıntılı bir süreçte Metin ağabeyimle dertleşme fırsatı buldum. Aslında sohbetimizi, daha doğrusu buluşmamızı kısa kesip Metin ağabeyimin vaktini fazla almama kararındaydım. Ama verdiğim karara hükmedemedim. Hani psikologlara gidip terapi alırsınız ya; işte aynı durum husule geldi. Saatler nasıl geçtiğini anlamadık. Öyle yaşanmışlıklar, öyle hikayeler, öyle tecrübe paylaşımları ve öyle ibret verici şeyler ortaya konuldu ki; hepsi için Metin ağabeyime teşekkür ediyorum. En çok da şu acı olay müthiş bir ibret içermektedir. Metin ağabeyimin izniyle bunu yazıyorum ve değerli annelerine Allâh-u Teâlâ’dan gani gani rahmetler diliyorum:
“Annem hastaydı,rahatsız olduğu için de bir süredir bizde kalıyordu. Annemle evimiz yakındı. Taş patlasın iki yüz metre. Bir gün; ‘Metin, beni evime götür oğlum’ dedi. Ben de; ‘Anne nereye gideceksin, kal burada’ deyince; “Yok oğlum beni evime götür’ dedi.
Eve gitmeye hazırlanırken ve giderken teyzemi özlediğini görmek istediğinden falan bahsetti. Ben de teyzemi arayayım da annemin, kendisini özlediğini söyleyerek Almanya’dan gelmesini isteyeyim diye düşündüm. Annemi arabaya özenle bindirdim. Çünkü dizleri ve sair hastalıkları ağır hareket etmesine sebebiyet veriyordu. Evlerimiz yakın olduğu için hemen annemin evinin önüne vardık. Yine itinayla annemi araçtan indirdim. Koluna girdim ve apartmana giden ara yolda yürümeye başladık. Yürürken bir anda annem durdu ve yere bakmaya başladı. Ben de acaba yere bir şey mi düşürdü ya da bir şey mi gördü diye bakarken annem bana dönerek; ‘Metin oğlum, şu betona iyi bak’ dedi. Anlam veremedim. ‘Anne ne var ki, beton işte’ deyince annem; ‘Oğlum, gün gelecek bu betonlarda beni göreceksin ve beni hatırlayacaksın’ dedi. Üzüldüm ve anneme; ‘Allah seni başımdan eksik etmesin annem, deme böyle şeyler’ diyerek ağır ağır yürümeye devam ederek eve çıktık.
Annemi bıraktım ve aracıma binerken telefonum çaldı. Arayan teyzemdi. ‘Metin’im, oğlum ben geldim beni bir alır mısın?’ dedi ve beni mutluluğa gark etti. Hemen havalimanına gittim ve teyzemi aldım. Annemin evine çıkarken adeta annemin duyacağı sevincin ve mutluluğunun heyecanıyla kalbim duracak gibiydi. Annemle teyzemin karşılaşması da muazzam bir enstantaneydi. Kucaklaşma, gözyaşları, mutluluk ve sevinç adına ne yaşanıyorsa onlar yaşandı. Biraz oturduktan sonra eve gitmek için kalktım. Eve geldim ve daha kıyafetlerimideğiştirmeden telefonum çaldı. Arayan teyzemdi. ‘Metin, koş oğlum ablama bir şey oldu’ dedi. Arabaya binmem ve anneme gitmem 3-4 dakikayı geçmedi. Gittim ve yüreğimi dağlayan o manzarayla karşılaştım. ‘Anne, anne,anne…’ Ses yok, hareket yok, tepki yok ve buz kesilen bir vücut. Nasıl olurdu da bu kadar kısa süre içerisinde buz keserdi bir vücut. Güzelim yüzündeki huzur ifadesi az da olsa insanı teskin eden bir unsurdu. Hemen aklıma daha birkaç saat önce yaşadığım ve annemin bana söylediği; ‘Metin oğlum, şu betona iyi bak. Oğlum, gün gelecek bu betonlarda beni göreceksin ve beni hatırlayacaksın’ cümleleri adeta zihnimde fırtına gibi esmeye başladı. Malûm olma bu olsa gerek diye düşündüm.
İşte hocam, bu olay benim hayatıma çok etki etti ve şu hayatta ölüm varken kırmaya, kırılmaya, yakışıksız hareketler yapmaya, bencil olmaya, kıskanç olmaya, değerlerden uzaklaşmaya ve insani sıfatların kaybedilmesine asla gerek olmadığını bir kez daha hatırlattı. Hatta beni o kadar çok sakinleştirdi ki, eskiden anında tepki verdiğim, haksız olan karşı tarafın hareketlerine sabredip, ‘Allâh biliyor, O herkese hak ettiğini verecektir’ düşüncesiyle yaşamayı seçtirdi.” diyerek bana müthiş bir karar aldırdı.
Metin ağabeyimin anlattığı bu yaşanmışlık bir hayatı değiştirecek, hayatı güzelleştirecek, yeni ve kalıcı adımlar attıracak ibretlerle dolu. Umarım bizler Metin ağabeyimin yaşadığı anne kaybının mesajını hayatımızın her alanına taşıyarak; sevapların, güzelliklerin, yapıcılığın, üreticiliğin ve insan olmanın gereklerini yapmamıza vesile olur. Çünkü ölüm kaçınılmaz bir olgu. Bu olgu her canlıda olaya dönüşecek. Ölüm bize gelmeden daima muhasebe içerisinde olalım. Kırmayalım, fitne-fesat yapmayalım. Dilimizi güzel kullanalım. Kalbimizi imanın esaslarıyla dolduralım. İnsani ilişkilerde hakka ve hukuka azami dikkat edelim. Başta bedenimizden başlayarak emanetlere ihanet etmeyelim. Yaşamımızı mizanda ağır gelecek ve bizi ebedi kurtuluşa ulaştıracak amellerle dolduralım. Bir an sonrasına bile çıkma garantimizin olmadığı bu imtihan sahasında bir hoş sâdâ bırakıp, hayır amellerimizle çıkalım son yolculuğumuza.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog