Acısı ve tatlısı ile 2019 yılını da bitirdik ve 2020 yılının ilk gününü yaşıyoruz.
Akşam 2019 yılının ilk günden son güne kadar olan haberlerini izledim. Her mikrofonu eline alan kişi “2020 yılının ülkelerine, kendilerine ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini, akan kanların durmasını, vahşetlerin, cinayetlerin bitmesini ve tüm dünyada barışın sağlanmasını” diliyordu.
Demek ki tüm dünya aynı dertlerden mustarip ve bu olumsuzlukların bitmesini istiyorlar. Çok güzel bir şey.
Aslında hep güzel şeyleri dilemekle haklılar. Çünkü insanın yaratılışında güzel olanı sevme, kötü olandan ise nefret etme var. Sonradan bu güzel duygular değişime uğrayabiliyor.
İçimizdeki duyguları dinlersek, iyiliklere her zaman alkış tutma, destekleme ve gönül birliği etme hissiyatı var.
Tüm dünyadaki filmlere de dikkat edersek hangi ülke olursa olsun sonunda her zaman iyiler kazanıyor. Kötü bir şekilde bittiği zaman film oyunculardan da senaristlerden de nefret ediyoruz. Bir daha da o senaristin filmlerine gitmiyoruz.
Peki, bu iyilik duygularımıza rağmen, neden akan kanlar durdurulamıyor?
Ya da kötülerin dedikleri şeyler neden hep oluyor?
Onlar yaptıklarının reklamını daha mı iyi yapıyorlar? Ve ya yaptıkları daha mı bir çekici?
Haram daha mı bir zevkli hale geldi? Helal haramın içinde görünmüyor mu?
Oysa iyilerin sayısı kötülerden çok daha fazla, haksız mıyım?
Hepimizin içinde bu kötülerden korunma ve kötüleri yok etme sevdası var.
Dünya yaratıldığından beri Harun ve Karun’un kavgalarına hep şahit olduk, olmaya da devam edeceğiz.Fakat iyilerde asla karamsarlık ya da ümitsizliğe düşme olmamalı.
Dünya hayatı bir imtihan işte, bazen de acımasızca imtihan olunuyoruz. Ya da öyle hissediyoruz, sonunu bilmeden.
Belki de bu yaşadıklarımız bizler için ileride rahmet olacaktır, bilemeyiz ki?
Cenneti kazanmak kolay değil tabi ki, ama bu kötüleri görünce de cehennem iyi ki de var diyoruz.
İçimizdeki sevgi yumağını dışa çıkartmalıyız artık. Din, dil, ırk ayrımına girmeden, zengin fakir farklığını görmeden, zengin fakir statülerine önem vermeden hayata bakış açılarımızı insani duygulara çevirmeliyiz ki kötülerin zararlarını tamir edebilelim.
Ülkesine, memleketine, çevresine ve dinine hizmet eden bir gençlik yetiştirmeye gayret etmeliyiz.
Davam diyen bir gençlik olmalılar ruhsuz bir gençlik değil.
Buram buram vatan sevdası ile coşan bir gençliğin oluşmasına tüm varlığımızla destek vermeliyiz.
Gerçek dini duygular ile beslenen ve hakikati yaşayan bir gençlik gelirse iyiler kötülere karşı savaşını muhakkak kazanacaktır. Bir yıl sonra iyi şeylerin haberlerinin sayısı artsın.
Yeni yılın ilk günü böyle bir hissiyatım ile geçti. Karmaşık duygular içindeyim, bazen ümitsiz, bazen karamsar ama bir müddet sonra coşan içine sığmayan birisi oluveriyorum. Herkeste bu duygular var galiba.
Aslında yeni yılın ilk gününün benim için çok da farklı bir durumu yok.Benim için uyandığım gün, yaşadığım yılın yeni günüdür. O bilinçle uyanıp ve o bilinçle yaşamaya devam ediyorum.
Size de tavsiye ederim…
Prof. Dr. Hamdi Temel