”Yarın ahirette beni affedebilecek misin be çocuk?”
Son günlerde sosyal medyada içimi acıtan bir video dolaşıyor.
Küçük bir kız çocuğuna soruyor spiker;
-İsmin ne?
-Bilmiyorum.
-Baban nerede?
-Babam öldü.
-Yemek yedin mi?
Ağlamaklı oluyor ama cevap veremiyor…
Aslında cevap veremeyen bizdik.
İnsanlıktı…
İzledikçe kahroldum, üzüldüm.
Bu kadar mı acımasız bir mahlûk olduk. Bilemiyorum.
Bu acımasız çıkar sistemleri ülkeleri vuruyor, çocukları yetim bırakıyor.
Kan ve barut kokusundan beslenenlere acıyorum.
Başka bir çocuğun;
Küçük çocukları küçük mermiler ile vururlar değil mi? Babacığım…
Sözlerine ben iç alemimde ne cevap vereceğimi bilemiyorum.
Boğazım düğümleniyor, gözlerim yaşarıyor.
Çaresizliğim yüzümün çizgilerine yansıyor, derinleştikçe derinleşiyor…
Ben ölürsem cennette karnım doyar mı? Annem…
Bu soruda kopuyorum, insanlığımdan utanıyorum.
İçimden “Doyarsın be kızım, ama ben doyar mıyım, halim ne olur bilmem” diyorum.
Nasıl bir imtihandan geçiyoruz Yarabbi!
Üstadımın “Cennet ucuz değil, cehennem ise lüzumsuz değil” sözleri benliğimi kaplıyor, “ne kadar da doğru bir cümle” imiş diyorum.
Hiç bir şey yapamadığımdan dolayı imtihanı kaybediyorum, biliyorum.
Bir başkasının mutsuzluğu üzerine mutluluk inşa etmenin bir zulüm olduğunu en azından biliyorum.
Ne yapacağımı kestiremiyorum,
Ancak yazabiliyorum işte.
Belki de kendimi avutuyorum.
Beni affetmeyeceğini biliyorum ama yine de soruyorum;
“Yarın ahirette beni affedebilecek misin be çocuk?”