Merhaba Dostlarım,
Birkaç gün önce uykum kaçtı. Saate de bakmadan, çok serin ama yıldızlı bir gökyüzü gecesinde balkondaki sandalyeye oturdum. Yıldızları izlerken kendimi tefekküre verdim. Memleketimizin salgın durumu itibariyle, her ne kadar evden çıkmadan işimizi yapsak bile, gün içindeki yorgunlukları düşündüm. Hayatımızı düşündüm. Nasıl yaşadığımızı düşündüm. Bizleri nelerin yorduğunu düşündüm. Aslında yorgunluğumuzun baş müsebbibinin yine kendimiz olduğunu kendime haykırdım durdum. Her zamanki gibi başta kendi nefsime şunu söyledim durdum: “Yorularak yaşamamalıyız!”
Ünlem işaretinden de anladığınız gibi konu, kelimenin ilk akla gelen manasıyla alâkalı değil. Yani bedensel çalışmaların sonucu ortaya çıkan bir yorgunluk değil bu. Dilerseniz konuyu açalım. Eminim bu satırları okuyan bizler her cümlede bir muhasebe yapacağız. “Yorgunluktan nasıl kurtulacağız?” ya da “Yorulmadan nasıl yaşayacağız?”diye kendimize sorduğumuz sorunun cevabını da vereceğiz:
Dostlarım,zamanımızın ve tüm zamanların en kötü şeylerinden biri olan suizanı hayatımızdan çıkartmamız gerekmektedir. Suizan neydi? Bir bakıma kalp ile yapılan gıybettir. Suizan; “bir şeyin mahiyeti konusunda mümkün durumlardan birinin ağır basmasıyla oluşan sübjektif kanaat” şeklinde tanımlansa da bu sübjektif kanaat daha çok “kötü düşünme” şeklinde olmaktadır. Öyle kötü bir haslettir ki bu; karı-koca, kardeşler, arkadaşlar, amir-memur arasını açmaya ve hatta (Allâh muhafaza buyursun) cinayetlere varan sonuçlara neden olabilmektedir. İslâm’da haram kılınan bu durum aslında içtimaî yaşamdaki temel dikkat noktalarımızdan biri olmalıdır. El-Hucûrat Sûresi’nin 12. âyetinin anlamı şöyledir: “Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının, çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli hallerini ve kusurlarını araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allâh’a gönülden saygı besleyip O’na karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allâh, tövbeleri çokça kabul edendir, engin merhamet sahibidir.”
Yine suizan hakkında Yûnus Sûresi’nin 36. âyetinin anlamı da şöyledir: “Onların çoğu, hiçbir dayanağı olmayan zandan başka bir şeye uymazlar. Zan ise gerçek adına hiçbir şey ifade etmez. Hiç şüphesiz Allâh, onlar ne yapıyorsa hepsini hakkıyla bilmektedir.”
El -En’âm Sûresi’nin 116. âyetinin anlamı ise şöyledir: “Eğer yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, onlar seni Allâh yolundan saptırırlar. Çünkü onlar yalnız zanlarına göre hareket eder ve sadece asılsız tahminlerle yalan söylerler.”
Peygamber Efendimiz aleyhisselâm Ahmed B.Hanbel’in rivayet ettiği bir Hadîs-i Şerîf’te şöyle buyurmuştur: “Zandan kaçının. Çünkü zan, sözlerin en yalanıdır. Birbirinizin gizli hallerini araştırmayın, birbirinizin sözlerine kötü niyetle kula kabartmayın, birbirinizle rekabete girişmeyin, birbirinize çekememezlik etmeyin, birbirinize karşı kin gütmeyin ve sırtınızı dönmeyin. Ey Allâh’ın kulları kardeş olun!”
Rasûlullâh Buhârî ve Müslim’in rivayetinde ki başka bir Hadîs-i Şerîf’te de şöyle buyurmuştur: “Suizan etmeyin. Suizan, yanlış karar vermeye sebep olur. İnsanların gizli şeylerini araştırmayın, kusurlarını görmeyin, münakaşa, haset ve düşmanlık etmeyin, birbirinizi kardeş gibi sevin, çekiştirmeyin. Müslüman Müslüman’ın kardeşidir, ona zulmetmez, yardım eder. Onu, kendinden aşağı görmez.”
Âyet ve hadislerle birlikte takva sahibi büyüklerin menkıbelerinden daha çok örnekler verilebilir.Bu kötülüğün,insana olumsuz tesirini örneklerle gözler önüne sererek bu hasletten neden ve nasıl sakınmalı ve sakındırmalıyız sorularının cevabını verelim.
Sürekli birini ya da birilerinin davranışlarını, cümlelerini, kelimelerini, sosyal medyada paylaştığını ya da mesajlarını takip ederek anlamlandırma yapmak insanı yorar. Vaktimiz çok mu ki birilerinin takibindeyiz? Amaaan, boş verin, gerçekten boş verin. Vaktimizi heba etmeye değmeyecek kadar kısa bir ömre sahibiz. İnanın suizandan kaçmakla tüm yaşamımız değişecektir. Çünkü suizan yapan kimsenin gözü, kulağı, elleri, ayakları, kalbi, aklı ve vakti boş şeylerle meşgul olur. Sevmiyorum dediği kimsenin adımlarını ve yaptıklarını takip ederek gözlerini, kelimelerinin ve söylediklerinin peşine düşerek kulaklarını, yazdıklarını takip ederek ruhunu, yapacağı şeyleri düşünerek aklını yorar. Ne gereği var kardeşim ne gereği var? Ya bırak gitsin adam ne yaparsa yapsın. Niye kendini yoruyorsun. Sanki kullukta üzerimize düşen şeyleri yaptık, zirveye ulaştık; sevaplarımızın mizanda günahlardan fazla olduğunu garantiye aldık da günaha batıyoruz. Bir an sonrasına çıkma garantimizin olmadığı şu yaşamda biz kendi sırtımızdaki yüke bakmalıyız. Bize nasıl muamele edilmesini istiyorsak aynısıyla davranalım karşımızdaki bireylere. Karşımdaki bana suizanla yaklaştı diye, ben de ona öyle yaklaşmamalıyım. Çünkü istemediğimi yapmamalıyım.
Dostlarım, gerçekten suizan ve nefret yorucudur; insanı usandırır. En doğrusu hüsnüzan yapıp, empati yaparak karşımızdakilerin artıları görmeye gayret edelim. Böylece gözümüz, kulağımız, aklımız, kalbimiz ve ruhumuz rahat eder. İnanın giden ömür sermayesi geri gelmiyor. Ne annemiz geri gelecek ne de annemizin çocuğu olan biz tekrar geleceğiz bu dünyaya. Bırakalım isteyen heybesini istediği şeylerle doldursun. Biz iyiliği söyler, kötülükten sakındırırız. Dikkate almazlarsa kendilerinin sorunu der, susar ve yolumuza bakarız. Türlü türlü yargıları içeren suizanlarla hayatımızı yaşanmaz hale getirmemeliyiz. Bu nedenle her şeyi kafaya takmamalı ve her bir kimseye,hayatımızda oldukları kadar değer vermeliyiz. Gerçek olan da bu. Hüsnüzan soluklu yaşamı tercih ederken, suizanlı yaşamı kapı dışarı etmeliyiz. Çünkü YORULARAK YAŞAMAMALIYIZ!
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN / Eğitimci Sosyolog