Tekrar buluşmanın verdiği heyecan ve mutlulukla selamlıyorum sizleri. Bilirsiniz insanoğlu çok farklı bir mahlukattır. Anatomik yapısından bahsetmediğimi hemen söylemek isterim. Her yaratılan şeyin fiziki yapısı kendisine has olup, farklı özelliklerle donatılmıştır. Vurgulamak istediğim, insani sıfatların yeri geldiğinde hayatımızı kolaylaştırma adına ne kadar da özel bir bütünlüğe sahip olmasıdır.
Erkek olmak ayrı baba olmak ayrı, kadın olmak ayrı eş ve anne olmak ayrı, işveren olmak ayrı adaletli olmak ayrı, idareci atanmak ayrı yönetme bilgisine haiz olmak ayrı, çocuk ya da genç olmak ayrı evlat olabilmek ayrı, vb. Bu sıraladığımız şeyleri sayfalar dolusu çoğaltabiliriz. Anlatmaya çalışacağımız şey görüneni değerli kılmada dikkat çekmektir. Dilerseniz geçenlerde okuduğum bir kıssa üzerinden gidelim. Kıssa şöyle:
“Vali’nin biri güzel bir yol yaptırmış. Ve yoldan en güzel kim geçecek diye bir yarışma düzenlemiş.Yarışma günü; Kimi at arabası,kimi süslediği bisikleti,kimi de en güzel esvapları (elbiseleri) ile “en güzel geçen”olmak içinyol kenarına gelir.Nihâyet,tüm gün yoldan geçilir.Tekrar valinin yanına döndüklerindehepsi aynı şikâyette bulunur.Yolun bir yerinde moloz yığını vardır,bu yolculuğu hayli zorlaştırır.Günün sonundason yolcudayorgun argın, üstü başı toz toprak içinde valinin yanına ulaşır.Bu son yolcu valiye, saygıyla yönelerekiçi altınla dolu torbayı uzatır ve der ki:Yolda insanların geçmesini zorlaştıran moloz yığınını gördüm.Sevgili Peygamberimizin:”Rahatsızlık verenbir şeyi yoldankaldırmak sadakadır.”sözünü hatırladımve yolu temizledim.Molozun altındabu altın dolu torbayı buldum. Ahaliden kimseninbu kadar altını olamayacağına göre bu atınlar size ait olmalı diye düşünerek size getirdim. Vali gülümseyerek cevap verir:”O altınlar senin.Zira yarışmanın galibi sensin. Yoldan en güzel geçen kişi, ardından gelenler için yoldaki engelleri kaldırandır.” (Yüce Allah geçtiğiniz bu hayat yolunda, önden gidip de önünüzdeki engelleri kaldıran insanları hayatınızdan hiç eksik etmesin İnşeAllah.)
Şimdi bir mülahaza yapalım bir başımıza ve sorduğumuz sorulara kimse duymadan kendimize cevaplandıralım:
-Hayatı gerçek anlamıyla algılayabildik mi?
-Verilenlere karşı müteşekkir olmanın gereğini yapıyor muyuz?
-Sorumlu olduğumuz kimselere karşı adaletli davranıp, emanet edilen şeylere ne kadar sahip çıkabiliyoruz?
-Yarınlara hazırlanırken bu hazırlığın anlamını keşfedebildik mi?
-İnancın gerektirdiklerini öğrenip, öğrendiklerimizle amel edebiliyor muyuz?
Sorular uzar gider. Ama biz hayatın neresinde olursak olalım, haram-helal dairesini öğrenerek, yaşamın sırrına vakıf olarak nefes alıp vermeliyiz. Çocuklarımızı sevmekten ibadetlerimizi yerine getirmeye, hayatı idame ettirdiğimiz kazanç kapımızdan hayatımıza sahip çıkmamıza varıncaya kadar hep duyarlı, hep bilinçli ve hep insani ve hüsnü niyet ile yaşamalıyız. Unutmamalıyız ki yaşayıp yaşatacağımız şeylerin hepsi mizanda karşımıza çıkacaktır.
Kalın sağlıcakla…
Gökmen CAN/Eğitimci Sosyolog